2024 All Rights Reserved.
Ertuğrul Yalçınbayır... 71 yaşında...
AKP'nin kurucularından...
Hatta kurucu Genel Sekreteri...
Anayasa komisyonu başkanlığı yapmış, parti tüzüğünde emeği ve imzası var... Eski Başbakan Yardımcısı, Erdoğan'ın yakın çalışma grubundan bir isim...
Türkiye'yi esenliğe taşıyacağı umudu ile kuruluşunda yer aldığı partisinin, yazılı tüm ilkelerine sırtını dönmesinin üzüntüsü içinde. Telefonun ucunda sakince anlatıyor. "Anayasa değişikliği ile ilgili Ergun Özbudun'un yaptığı çalışmalarda da Başkanlık meselesi hiç gündeme gelmedi" diyor...
"Parlamento hızlı çalışsın ama muhalefetin de haklarını gözetsin dedik, parti programında bunlar var, anayasayı nasıl ve hangi şartlarda değiştireceğimizi orada yazdık. Olağanüstü dönemlerde anayasa yapmayacağız dedik. Böyle dönemlerde yapılan anayasalar ertesi gün tartışılmaya başlanır. Meşruiyetini kaybeder, özgürlükleri sınırlar dedik... Parti programında 75. sayfada yazıyor. Bu program Erdoğan'ı da bağlayan bir programdır..." diye ekliyor.
***
Oysa ortada bir parti yok... Tek kişilik bir tiyatro var... Çok sesliliğe ihtiyaç olursa Erdoğan'ın aynadaki yansımaları yeterli... Medyadan, siyasete, yargıdan, emniyete kadar... Erdoğan'ın suretleri...
Ertuğrul Yalçınbayır'a soruyorum çünkü partinin hangi amaçla kurulduğunu ancak kuruluş ilkelerine hızla nasıl ters düştüğünü en iyi bilenlerden.
Siyasi, haklar, mali haklar, kişilik ve insan hakları ayaklar altında diyen Ertuğrul Yalçınbayır, "İyi yönetimi gerçekleştireceğiz dedik, ama iyi yönetim demokrasinin gereklerini yapmaktır. Yani katılımcılıktır, çoğulculuktur, denetlenebilir olmaktır, insanların bilgi edinmesini sağlamaktır" saptamasını yapıyor.
"Peki Erdoğan Türkiye'ye neden bu dayatmayı yapıyor?" diye soruyorum,
yanıtı; "Sayın Cumhurbaşkanı bir iş adamı mantığı ile yaklaşıyor, maç kazanmaya oynuyor, ne olursa olsun sonuç almaya oynuyor. Demokrasi bu değildir. Hukuk bu değildir. Maçı nasıl kazanırım derdi var. Karambolle de maç kazanırsınız. Üst üste seçim de kazanabilirsiniz, ama önemli olan iyi oynamaktır, kaliteli oynamaktır..."
Yalçınbayır bu yaklaşımın Türkiye'nin uluslararası alanda güvenilirliğini sarstığını, temel hak ve hürriyetlere verilen zararın Türkiye'yi yalnızlaştırdığını söylüyor.
Siyasette kötünün iyiyi kovması Türkiye'ye özgü bir gelenek... Kuruluş felsefesinden ayrılan AKP, Ertuğrul Yalçınbayır'ı da tasfiye etti. Türk siyasetinin tavizsiz demokratının sözleri de aynı samimiyette;
"Düşünceyi açıklama hürriyetini sökerseniz sistem çöker. Hırsı ve mutlak gururu bırakmak gerekir. Diyalog kurmalıyız. Evrensel değerleri içselleştirmeliyiz. Evrensel değerler ile millî ve manevi değerler yok olmuyor aksine onunla birlikte yükseliyor."
"AKP seçmenine mesajınız nedir?" diyorum; "Halk oylamasına evet vermesinler" diye yanıtlıyor. "Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara karşı mücadele edecektik. Gelinen durum ortada, seçmenimiz bunu görsün, kötü yönetimlere oy vermesin..."
Konuşma zamanı!
Yalçınbayır, AKP'yi kuran ve büyük emekleri olan çok sayıda önemli ismin de Hayır oyu vereceğini söylüyor. "Neden konuşmuyorlar?" diye soruyorum, yanıtı; "Kalben buğz ediyorlar. Sıkıyönetim ve baskı dönemlerinde konuşmak mümkün olmayınca yapılır bu. Kalben buğzetmek. Ama bu süreçte onlar da konuşmalı, herkes düşüncesini açıklamalı... "
Anayasayı kendine göre dizayn etmek isteyen bir anlayışın olduğuna dikkat çeken Yalçınbayır'ın son mesajı kötü yönetimin kök sorununu ortaya koyuyor:
"Siyasetimiz vesayet altındadır. Lider vesayeti, zümre vesayeti, oligarşik vesayet... Bundan kurtulmalıyız..."
Ben bir cümle ekleyerek noktalayayım; Türkiye'yi yönetenleri Türkler seçmiyor. Bu nedenle siyaset bilen, üreten, vatansever, Türkiye'ye bu topraklardan bakan insanlara kapalı... Medya ve siyaset; iki dönüştürücü güç emperyalizme karşı olanları tasfiye ediyor.
Bütün sorunlarını çözecek potansiyeli olan bir ülke ancak bu kadar batağa saplanabilirdi...