2024 All Rights Reserved.
Dünya yolsuzluk literatürüne girecek bir işti...
Isparta Şehir Hastanesi’nde önce temeli atıp ardından ihaleyi yaptılar.
Bugüne kadar;
- Adrese teslim sayısız ihaleye tanık olduk.
- Bir ihalede rakip diğerinde ortak olan, üzüm salkımı gibi içi içe geçmiş şirket modellerini gördük.
- TBMM’de kişiye özel yasa çıkarıldığını gördük. Yandaş, inşaat yapabilsin diye Kıyı Kanunu’nun değiştirildiğini gördük.
- Özelleştirmelerde satılan kamu şirketlerinin “yüklerinden” arındırıldıktan sonra en ballı/kârlı kısmı ile altın tepside sunulduğunu gördük.
- Halka ait gözbebeği kuruluşların, kasasında milyon dolarlar ile, deposunda trilyonluk mal ile alıcıya neredeyse sıfır maliyet ile satıldığını gördük.
- Devam eden aylık geliri ile satış bedelini ödeyebilecek özelleştirmelere tanık olduk.
- Yandaşlar ihale alabilsin diye devletin hazinesinin bir avuç iş insanının hizmetine açıldığını gördük.
- Gümrük vergilerinde kişiye özel gecelik indirimler gördük.
- Geçmediğimiz köprü, uçmadığımız havaalanı için cebimizden “zorunlu” para çekildiğini gördük.
- Kapalı kapılar ardında yerli-yabancı gruplarla yapılan pazarlıkları gördük.
- Yandaşları korumak için Hazine’nin garantör olduğu, gelecek iktidar düzeni bozmasın diye olası davaların Londra mahkemelerine vidalandığı, milletin aleyhine sözleşmeleri gördük.
- Köylünün elinde hiç para etmezken arsayı alıp projeyi geçirip köşeyi dönenleri gördük.
- “Madagaskar’da kurban keseceğim” diyerek para toplayan, holding kuran, gemi satın alan yüzsüzlüğü yaşadık.
- İstanbul’a dikey ihaneti yapanları ve bu rantın yoldan çıkardığı insanları gördük.
Ve Türkiye, inşaatın önceden başlayıp ihalenin sonradan yapıldığını da gördü...
*
TELE 1’de hazırladığım “Anında Manşet” programında CHP Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin duyurdu skandalı...
Ve aynı hafta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bürokrasiyi, devlet memurlarını uyaran konuşmasını yaptı.
Kılıçdaroğlu, “Açıkça söylüyorum, vazife namına mafyatik düzene hizmet edemezsiniz. Kanun dışı işleri emir olarak telakki edemezsiniz.(...) Bu şahsın ve ailesinin kişisel çıkarlarına hizmet etmeye zorlanmış bir kısım devlet memurları var. Bazıları çok baskı altında, bunun da elbette farkındayız. Ancak unutulmamalıdır ki devlete değil, şahsi çıkarlara hizmet etmenin sorumluluğu var” dedi.
Evet, Türkiye’yi saran yolsuzluk düzeninde baskı altında kalan ya da süreçlere ortak olup imza atan bürokrasinin de payı var...
*
Biz yolsuzluk düzenini; kirli siyasetçi - kirli iş insanı - kirli bürokrat üçgeni olarak tanımlarız.
Kılıçdaroğlu, düzenden beslenmeyen ancak baskı / korku nedeni ile kararlara imza atan bürokratlara devletin bürokratları olduklarını hatırlattı.
Vay, sen misin böyle konuşan! Ne darbeciliği kaldı ne mafyalığı... Peşi sıra davalar geldi...
Oysa CHP lideri, Türkiye’nin anayasal düzeninin, kurum ve kuruluşlarının nasıl çürüdüğüne, devletin hafızası olan, yetim hakkını korumakla yükümlü devlet idarecilerinin tek bir kişinin çıkarına nasıl hizmet ettiklerine ayna tuttu...
Bence bürokrasiyi de rahatlatan bir açıklamaydı bu...
Çünkü kanunsuz emirler altında ezilen, kendini sahipsiz zanneden memurlara da bir güvence verdi.
*
Memurlar, bürokrasi bir siyasi partinin “çalışanı”, “personeli” değildir. Devletin memurlarıdır.
Devleti seçimler yolu ile belli sürelerle yönetmekle görevli olan seçilmişler ise bürokrasi ile anayasal düzen, kanunlar, kurallar içinde çalışır.
Hiçbir memur, AKP’nin elemanı değildir...
AKP, iktidardan gittiğinde memurlar/ bürokrasi yerlerini korur. Hatta gelen siyasetçiler, onlara yönelik haksız tasarruflarda bulunmasınlar diye, 657 sayılı yasa ile koruma altındadırlar.
Devlet, kurumları ve kuralları ile çökerken Kemal Kılıçdaroğlu, yüksek sesle uyarıda bulundu. “Parti devletinin memuru olmayın” dedi...
Isparta Şehir Hastanesi’ndeki yolsuzluk modeline imza atmayan, baskılara rağmen itiraz şerhi ile devletin çıkarını koruyan kadın memurun adı masamda...
Ve belgelere göre buzdağının altında daha neler var neler...
2014 yılının mart ayı…
AKP’li Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, AKP’li vekiller ve il valisinin katılımı ile Isparta Şehir Hastanesi’nin temelini atıyor.
Isparta Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın, o günlerde katıldığı bir TV programında şaşkınlığını ifade ederek “Ruhsatı olmayan inşaata nasıl başladılar” diye soruyordu...
Başkan Günaydın, hastanenin ruhsatı bir yana ihalesinin dahi yapılmadığını bilse ne düşünürdü acaba?
*
Günaydın’ın “Ruhsat almadan nasıl temel atacaklar” sorusu havada kaldı. Temel atılıyor ve inşaat başlıyor...
Aradan 4.5 ay geçiyor ve inşaatı süren hastanenin ihalesi yapılıyor! Isparta ile birlikte üç şehir hastanesinin müteahhidi Akfen İnşaat’a, kâğıt üzerinde de işi almış gibi sözleşme yapılıyor.
İhale komisyonu doğal olarak işin iptal edilmesini istiyor. Ancak Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü komisyona bir “ikna” yazısı gönderiyor. Yazıda “İptal talebinin reddine, ihalenin ivedilikle yapılmasına karar verilmiştir” ifadesi yer alıyor. Bu ikna yazısının altındaki isim, dönemin Sağlık Bakanlığı Yatırım Genel Müdürü Ahmet Burak Yaşar...
Genel müdürün bu yazısını “uygundur” diye müsteşara sunan isim ise Müsteşar Yardımcısı Şuayip Birinci.. Birinci şu anda sağlık bakan yardımcısı... Skandal sürece, Sağlık Bakanı Müsteşarı Eyüp Gümüş de olur vererek noktayı koyuyor..
*
Bitmiyor...
İhalede bina yapım işi ile hizmet işi birbirinden ayrılıyor. Hizmet işi; “görüntüleme, tıbbi destek hizmetleri, temizlik, güvenlik vb.” işlerin ihalesi 2017 de yapılarak yine aynı firmaya veriliyor.
Bu arada, “Ruhsat ne oldu?” diye düşünüyorsanız o da inşaat bitmeye yakın çıkarılıyor...
Şehir hastaneleri, otoyol, tünel, havalimanı gibi kamu-özel işbirliği adı altında yapılan milyarlarca dolarlık ihale ile Hazine boşaltılıyor. Denetim sizlere ömür...
Mesele iş yapmakta değil... Kanunlara, hukuka uygun, rekabete açık, denetlenebilir, kamu yararına yatırımlar yapabilmekte.
Sahi, kim kazanıyor, kim kaybediyor?