2024 All Rights Reserved.
Türkiye'de Batı'yı ayağa kaldıracak iki eylem planlansa ancak bunlar yapılabilir.
Siyasette ve basında iki tutuklama art arda geldi…
HDP'li yönetici Demirtaş ve bazı vekiller tutuklandı…
Hemen arkasından gözaltında tutulan Cumhuriyet Gazetesi yöneticileri ve yazarları demir parmaklıklar ardına gönderildi.
***
HDP'li vekillerin tutuklanmasının ardından Avrupa Birliği'nde alarm zilleri çaldı. Ankara'da görev yapan AB Büyükelçileri toplandı. Bir yol haritası belirlendi. Avrupa Başkentleri'nde de Türk temsilciler Dışişleri'ne çağrılmaya başlandı.
Hem AB'den hem de ABD'den "kaygılıyız" açıklamaları ardı sıra geliyor. AB Komisyon üyesi Johannes Hahn "AB büyük endişe duymaktadır. Tutuklamalar, (…) Türkiye'de parlamenter demokrasiyi riske atmakta ve ülkenin güneydoğusunda ancak siyasi yollardan çözümlenebilecek olan mevcut çok gergin durumu daha da alevlendirmektedir. AB, kendi terör listesinde de bulunan PKK'ya karşı atılan adımları meşru görmektedir. Birlik bununla birlikte, bu tür adımların asla demokrasinin temel ilkelerine zarar vermemesi gerektiğine de inanmaktadır. (…)AB, Avrupa Konseyi ile birlikte ve üye Devletlerle sürekli koordinasyon halinde durumu çok yakından takip ederek değerlendirmeyi sürdürecektir" diye bir açıklama yaptı.
Aslında beklenen oldu. Batı'nın bu topyekün tepkisi, Türkiye'de "saldırı" olarak yansıtılacak, "Batı Türkiye'yi bölmek istiyor" tezinin altı ısıtılacak, kaynayan kazanın içine siyasi hamaset olarak ne varsa atılacak.
Bunları söylerken yanlış anlaşılmasın; Batı'nın "Türkiye'de demokrasi yüksekliği" gibi bir derdinin olmadığını biliyoruz.
"Terör listemizde yer alıyorlar" deseler de , PKK terör örgütüne, Batı başkentlerinde büro açma izni dahil her türlü imkanı sağladıklarını görüyor ve eleştiriyoruz.
Benim sorum Batı'nın ikiyüzlülüğü ile ilgili değil!
Neden şimdi bu operasyonların yapıldığı ile ilgili…
***
Türkiye'de terör ile açık bağlantısı olan hiçbir vekilin "dokunulmaz" olmaya hakkı yok. Şiddetin olduğu ortamda demokrasi olmaz. Seçilmiş de olsalar kimsenin PKK katliamlarını "haklı" göstermesi, düşünce hürriyeti ile açıklanamaz…
Ama yine soruma dönüyorum; dokunulmazlıkların kaldırılması ile başlayan süreç ve sonunda HDP'li vekillerin tutuklanması, Türkiye'nin terörle mücadelesinin bir parçası mı sadece?
Düşüncemi söyleyeyim… Terörle mücadele başkanlık sistemine gidişin de bir basamağı olarak kullanılıyor.
Başkanlık sistemi için düşünülen referandum yoklamalarında kamuoyunda AKP açısından "riskli" rakamlar ortaya çıkıyor.
İçerde giderek benzeşen "tek tipleşen" toplumun daha da konsolide edilmesi gerekiyordu. Birleşmek için ortak düşman; PKK'yı desteklediklerinden şüphe duymadığımız Batı'dan başkası olamazdı.
Bu nedenle Batı vurdukça, Türkiye'de saflar sıklaşıyor…
ABD ve AB'nin hem vekillerin, hem de Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının tutuklanmasına sert tepki göstereceği, Türkiye gündemini uzun süre bu konuların meşgul edeceğine şüphe yok… Belki bir takım yaptırımlar da gündeme gelecektir.
Ancak HDP odaklı dış baskı, başkanlık yolunda "artı"ya dönüşecek.
Her tepki, AKP oylarının konsolide edilmesi anlamına gelecek.
***
Cumhuriyet baskını ve vekillerin tutuklanması aynı "terör kazanının" içinde kaynatılıyor. Türkiye'de "aklı selimi arayanlar" için ortam giderek karartılıyor.
"Terör" zemininde medyaya baskı ve özgürlüklerin kısıtlanması, Batı ile verilen kavga, Türkiye'de iç siyasetin de dizayn edilmesine neden oluyor.
Düşünün; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun HDP'li Demirtaş'ın eşini telefonla araması bile ağır tepkilere yol açtı. Düne kadar terörist başı Apo'ya övgüler düzenler, bu telefon nedeniyle Kılıçdaroğlu'na teröre yanaşma çamurunu atabiliyorlar!
Alman Bild gazetesinin Erdoğan için manşeti hamaset kazanını besleyecek malzemelerden biri...
Başkanlık yolunda her türlü "dış eleştiri" Saray'ın yelkenlisine rüzgar taşıyacak…
Tam da istenilen oluyor… AKP kendini FETÖ ve PKK ile mücadelenin merkezine oturttu, artık devlet haline gelmiş iktidara karşı her eleştiri "terör ile mücadeleye zarar veriyor" şablonuna oturtulabilir…
Gazetecinin elini, siyasetçinin dilini bağlayacak bir korku iklimi…
Bu iklimde gerçekleri yazmaya devam etmeliyiz…
Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin tutuklanması basın özgürlüğü, insan hakları ve demokrasimiz için büyük bir garabettir. Umarız bu yanlıştan dönülür...