2024 All Rights Reserved.

Buzdağı'nın altı ve yolsuzluk ekonomisi

Evimizin mutfak harcamalarından, çocuklarımızın ihtiyaçlarından, konforumuzdan feragat edip devlete vergi olarak ödüyoruz.

En temel ihtiyaçlara muhtaç olan yurttaşlarımız dahil her adımda vergi ödüyoruz. Şimdilik aldığımız nefes ücretsiz!

Dolaylı vergi adı altında devlete yaptığımız ödemelerin çoğunu bilmeden ödüyoruz. Yani vergiler fiyata dahil. Değerli Hocam Prof. Osman Altuğ buna "namert vergisi" derdi... Vatandaşın cebinden çaktırmadan alınan vergi...

Peki vergilerimizden oluşan milyarlarca dolarlık devlet bütçesi, belediye bütçeleri nasıl kullanılıyor?

Yetimin hakkının da yer aldığı bu devasa kaynaklar doğru, kabul edilebilir, hakkaniyetli bir şekilde harcanıyor mu?

Gelecekte daha güzel günler görmek adına herkesin bu soruların bilincinde olması gerekir.

Hergün ülkemizi yönetenlere bakıp; bu insanlar bütçemizi doğru kullanıyor mu diye sormalıyız.

*

Uzun yıllardır televizyonlarda ve köşe yazılarımda yolsuzluk ekonomisinin ülkemizi bir kanser gibi sardığını, yaşadığımız derin yoksulluğun nedeninin yolsuzluklar olduğunu söylüyor, yazıyorum.

Ancak AKP ile birlikte bir şey daha oldu; yolsuzluklar ulusal güvenliğimizi tehdit eder hale geldi. Daha önceki hükümetlerin hırsızlıklarını da yazmış bir gazeteci olarak "bal tutan parmağını yalar" atasözünün hakkını Türkiye'de her partiden siyasetçilerin verdiğini söyleyebilirim.

Önceki iktidarlar; Mesut Yılmazlar, Tansu Çillerler, Süleyman Demireller, Turgut Özallar... Hepsi yandaş sermaye grupları ile devletin olanaklarını kullandılar, zenginleştiler ve ayrıcalıklı özel zümreler yarattılar.

Ancak AKP ile birlikte bir fark oluştu. Yolsuzluk ekonomisinden elde edilen kaynaklar tarikat ve cemaat yapılanmalarına da aktarılmaya başlandı. AKP hem kendine yakın işadamlarından "yeni süper zenginler" yarattı hem de Atatürk Türkiyesi'ni yok etmek, dönüştürmek isteyen sözde dini yapılanmalara, tarikat ve cemaatlere ve bunlarla bağlantılı vakıf ve derneklere olağanüstü para aktardı.

İşte bu nedenle "yolsuzluklar ulusal güvenliğimizi tehdit edecek noktadadır" diyorum...

Cübbeli Ahmet olarak ünlenen tarikat lideri Ahmet Mahmut Ünlü'nün İstanbul CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nu hedef gösteren açıklamalarını okuduğumda "ulusal güvenlik meselesini" düşündüm.

İlginç bir şekilde Cübbeli Ahmet, Canan Kaftancıoğlu için "millî bir sorun" diye açıklama yapmıştı. İstanbul'un kaybedilmesinden dolayı büyük üzüntü yaşadığı kesin... Nasıl üzülmesin; Cübbeli Ahmet'in damadı ve ağabeyine ait şirketin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden 1.8 milyon TL'lik ihale aldığı ortaya çıktı.

Gördünüz mü millî sorun neymiş?!

Beka meselesi neymiş?!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini kaybettikleri halde AKP ve yandaşlarının hukuku yok sayarak koltuğu neden bırakmak istemedikleri daha nasıl anlaşılabilir?

*

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu "adama, derneklere, kişilere, vakıflara ve cemaatlere hizmet işi bitti. İstanbul'a hizmet edeceksiniz" demişti.

"Gordion'un düğümü" işte bu sözde saklıdır.

İBB kaynaklarından 847 milyon 592 bin TL'nin Erdoğan ailesine yakın vakıflar başta olmak üzere yandaş vakıf ve derneklere aktarıldığı ortaya çıktı.

Bu rakamlar şimdilik ortaya çıkanlar. Buzdağı'nın altına baktığımızda benzer yapılanmalara vergilerimizin nasıl insafsızca aktarıldığı gerçeği ile yüzleşeceğiz!

İstanbul'u saran okul öncesi gerici sözde mekteplerin, denetim dışı yurtlar ve sözde eğitim kurumlarının kaynakları yolsuzluk ekonomisinden sağlanıyor. Bu yapılarda "yeni nesil" yetiştiriliyor. Ve o nesle; Atatürk ile, kurucu değerlerimizle, millî çıkarlarımızla ciddi problem yaşatacak kültür aşılanıyor.

FETÖ'nün neler yaptığını gördük... 

Ankara ve İstanbul... İki büyükşehir belediyesinin 25 yıllık arşivi Buzdağı'nın altını oluşturuyor... Ve yalnızca yolsuzluklar değil, yolsuzluk ekonomisi ile Türkiye'nin nasıl dönüştürülmeye çalışıldığının da ipuçları o örtünün altında yatıyor.