2024 All Rights Reserved.
Karaman'da bir vakıfla ilgili iddialarla ortaya dökülen cinsel taciz ve istismar cehennemini çocuklarına yaşatan bir ülke olmanın utancını yaşamalıyız!
Bu çocukların yaşları küçüktü, köylerindeki okullar kapatılmıştı. Köylerden kent merkezlerindeki okullara minibüs, otobüslerle gelebiliyordu çocuklar.
Adı taşımalı sistemdi!
Sisteminiz batsın!
Çoğunun servisi karşılayacak parası dahi yoktu. Dinci, yasa dışı vakıf ve derneklerin "yurt ve ev" tuzağına düştüler.
Hangi aile kendi isteği ile daha ana kuzusuyken çocuklarını yurda göndermek ister ki?!
Bu vakıflar ve dernekler yıllardır yoksulluğu istismar ediyor, yoksulluktan besleniyor...
Kimse şimdi çıkıp "ama hepsini böyle karalamaya hakkınız yok" demesin. "Bu münferit bir olaydır, kişisel bir suçtur" demesin!
Bataklığa zemin hazırlayan, bu sapıklara ortam yaratan herkes suçludur. Millî Eğitim, adı üzerinde millî bir iştir ve eğitim anayasal bir haktır! Yalnızca devletin gözetim ve kontrolünde yapılmalıdır.
Menderes'ten Özal'a, Çiller'den Mesut Yılmaz'a, Ecevit'ten Demirel'e ve Erdoğan'a kadar, milyarlarca dolar harcama yaptı bu ülke. Barajlardan, otoyollara, altyapı projelerinden, çiçek ekimine kadar!
Ama çocuklarımıza 15 metrekare odacık yapamayacağız öyle mi?
Onları teslim edeceğimiz devlet kontrolünde sağlıklı eğitmenler bulamayacağız demek?!
Devletin okul da yapacak gücü vardır, yurt da!.. Çocukların sağlıklı, şeffaf, kontrollü ortamlarda eğitim görmesi, barınması, devletin en birinci ödevidir!
Oysa;
Sırf arka bahçeleri diye,
Sözde "dindar" nesil yetiştirecekler diye,
Bu nesiller ileride kendilerine oy verecek diye,
Bu yapılardan çıkan "tek tip" zihniyetten kadrolar kuracaklar diye,
Tarikat, ticaret, siyaset sarmalı yasa dışı eğitim merkezlerinin önünü açtı!
Bugün FETÖ denilen suç örgütünün de beslendiği, kadrolarını yetiştirdiği bataklık aynı zihniyetin ürünüdür... FETÖ'ye şimdi kötü diyenler, diğer tarikat ve cemaat vakıflarını, derneklerini hangi gerekçeyle "iyi" ilan edebiliyorlar? Hangi bilgi ile... Ölçüsü nedir? Bu ölçüyü kim tayin ediyor? Düne kadar FETÖ'ye övgüler düzenlerin sözlerine, kefaletlerine nasıl inanalım?
***
Daha önce Ulusal TV'deki programımda işlediğim Karaman skandalını neden kaleme aldım? Çünkü gazetecilik namusu bu iğrenç olayın takibini gerektiriyor. Toplum unutabilir ancak gazeteciler unutmaz! Gazeteci toplumun hafızasıdır.
Onlardan biri Mustafa Hoş... "Çığlık" adını verdiği kitapta çocukları ağına düşüren sistemi irdelemiş. Davanın üzerinin nasıl kapatıldığını yazmış, aileler ile ilk kez konuşmuş:
"Maddi olarak iyi durumda değiliz. Fakir insanlarız. İyi bir öğrenim görsün istedim. Kur'an'ını öğrensin, namuslu olsun iyi bir insan olsun istedim. Durumumuz iyi olmadığı için oralarda okusun istedim. Onlar çocuğumu alırken 'Vatana, millete hizmet edecek hayırlı bir evlat yetiştireceğiz' dediler. Yaptıklarını gördünüz." diyor acılı anne.
Bir başkası devam ediyor; "İlk zamanlarda dokunsak bile irkiliyordu. Her şeyden korkuyordu. Akşam yanına yatıyorduk korkmasın diye kalkıp kapının arkasına saklanıyordu. Aslında benim çocuğum gitmiş başka bir çocuk gelmişti. Korkma yavrum diye hep sarıldım. Başka da bir şey elden gelmiyor. Ne kadar sarılırsak iyi oluyor gibi geliyor. Sonra devlet alıp tedaviye götürdü.(Rehabilitasyon merkezi.). Ara sıra gidiyoruz. Yine sarılıyoruz bir birimize."
***
Büyük Atatürk; yaptığı, her devrimle çağının ötesinde bir insan olduğunu daha kaç kez kanıtlayacak?
1922'de yaptığı konuşmada "Eğitim, hükümetin en verimli ve en mühim görevidir" demişti.
Bütün hükümetler bu düşünceye ihanet etmedi mi?
Yeni "Çığlık"lar olmasın istiyorsak, yine dönüp aynı ufka gözlerimizi dikeceğiz. Çocuklarımızı tarikat, ticaret, siyaset çemberinden alıp, bilimin aydınlattığı eğitimle büyüteceğiz. Zaten başka kurtuluş yolumuz da yok!