2024 All Rights Reserved.
İzmir’deyim... Kötü yönetimleri resmeden enkaz başında sabahlıyoruz...
Kıyametin eli, yüzlerce bina arasından neden onları seçmişti?
Neden yanı başındakiler ayakta dururken bu binalar insanlara canlı mezar olmuştu?!
***
Baba, oğlunun üzerine kapaklanmış.
Hırsızlığın, yoz yönetimin beton duvarları ikisinin üzerine çökmüş!
Son anlarında sarılmışlar birbirlerine...
Gördüğümde gözyaşlarımı tutamadım... Babasına sarılmış genç delikanlı, nefes diye toz çekmiş ciğerlerine... Molozlar ağzına dolmuş...
Oku bunları Türkiye... Görmeyi yüreğin kaldırmaz belki!
Çünkü az vakitte sen yaşayacaksın bu küçük kıyametleri...
***
10 saat karanlıkta, beton yığınların altında bekledikten sonra kurtarma ekibinin sesini duyuyor Günay...
“Abi sen gitme” diyor... Bacakları ucuz siyasetin demirlerine takılmış... Koca apartman üzerine çökmüş, kımıldayamıyor... Enkaz altında ona ulaşan kahraman abisini göremiyor ama sesini duyuyor. Aralarında kaldırılması gereken beton blok var... “Sen gitme abi”
diyor... “Bacaklarım acıyor, artık çıkarın beni...”
14 yaşındaki Günay Özışık mucize eseri kurtuluyor...
***
Günay’ın kurtarılmayı beklerken yüreğimizi yakan çaresizliğini, bu ülkeyi yönettiğini sananlara her gün izletmek isterdim...
Ağzını demagojiye her açtığında, sarılarak ölüme giden baba oğulun fotoğrafını göstermek isterdim...
***
Neden bu binalar çöktü? Neden bu hayatlar söndü?
Hepimiz ölümün depremle gelmediğini biliyoruz artık!
Çürümüş siyaset, hırsızlık, ahlaksızlık, denetimsizlik, otorite boşluğu, oy cambazlığı!..
Ölümlere neden olan çukur siyasete ve siyasetçilere mahkûm bir toplum...
Ölüyor ve “neden” diye sormuyor.
***
Ben, o baba oğul için, enkazda kurtarılmayı beklerken can veren insanlar adına soruyorum...
Katiller ne olacak?
Bu binaları yapan müteahhitler, onay veren mühendisler, inşaatın temel ruhsatından başlayıp da oturma iznine kadar süreci sözde inceleyen belediye bürokrasisi ve belediye başkanları!..
Çarpık kentleşmeyi izleyen valiler...
Ruhsatsız milyonlarca binaya oy kaygısı ile ses çıkarmayan iktidarlar, belediye meclisleri, üyeleri, başkanları... O koltuklarda menfaatları için el kaldıran, hırsızlığa gözünü kapayan, “Memleketi kurtarmak bana mı düştü?” diyen basiretsizler...
***
İzmir’de hiç yaşanmaması gereken ölümler için yas tutuyoruz...
Faili belli cinayetler!
Peki, ya İstanbul? Marquez’in “Kırmızı Pazartesi”ne gün sayıyor...
Yapılacak onca şey varken 21 yıldır kafasını kuma gömenler... O enkazdan hiç kimse sağ çıkamayacak...