2024 All Rights Reserved.
Hafta sonu CHP kurultaya gidiyor.
Ana muhalefet partisinin genel başkanı ve parti meclisi belirlenecek.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden seçileceğine kesin gözle bakılıyor ancak MYK ve parti meclisinde büyük değişiklik bekleniyor.
Seçimi kimler yapacak?
Türkiye’nin dört bir yanından seçimle gelmiş delegeler... Yani yerel seçicilerin onayını almış isimler. Her birinin omuzlarında büyük bir sorumluluk var. Atatürk Türkiyesi’nin, demokratik laik Cumhuriyetin sonu hazırlanırken bu yıkım projesi ile mücadele edecek genel başkanı ve parti meclisini seçecekler...
*
Delege ağalığına, delegelerin belirlenme sistemine, belediyelerin delege oluşturmadaki etkilerine, delegenin özgür iradesini etkilemek üzere gündeme gelen bir yığın çirkin iddia ve söylentiye girmiyorum... Bunlar yapısal sorunlar ve çözümü zor değil. Alev Coşkun’un, - benim henüz hayatta olmadığım dönemi anlattığı- muhteşem yazı dizisi, CHP iktidarı için birçok yanıtı barındırıyor.
Bülent Ecevit’li CHP’nin nasıl iktidara geldiği, parti içi demokrasinin o yıllarda en özgür şekli ile nasıl oluşturulduğu ve CHP’ye ideolojik hat çizmenin, siyasetle donatmanın, halka dönmenin nasıl zafer getirdiğini Alev Coşkun kendi mücadelesi ve tanıklığı ile anlattı.
“İktidara Yürüyüş Kurultayı” adlı yazıyı ve “Şef Partisinden Halk Partisine” başlıklı yazı dizisini tüm CHP’lilerin okumasını öneriyorum. Özellikle de kurultaya gidecek delegelerin...
*
Sadece 3 gün sonra Atatürk’ün kurduğu ve genel başkanlık yaptığı CHP’de birinci adam ve kadrosu için oylama yapılacak.
Delegeler öyle isimleri seçecek k: gazeteciler parmaklıklar ardından haykıracak; “Ödediğimiz bedel boşuna değilmiş” diye...
Öyle isimler parti meclisine girecek ki: görenler, duyanlar, “Bu kadro AKP’yi sandığa gömer” diyecek...
Öyle isimler... satın alınamaz, iş takibi yapmaz, partisini ve ülkesini kendi çıkarlarının üzerinde görür...
Öyle isimler, her biri cihan parçası... siyaseti meslek edinenler değil, kendi değerleri ile siyaset kurumunu yüceltecek isimler...
Öyle isimler... yarın seçim olsa iki ayrı bakanlar kurulu çıkar içlerinden...
Öyle donanımlı, öyle dürüst, dirençli...
Zalimin yüzüne zulmünü söyleyecek, “ben iktidar olursam şu sorunu şöyle çözeceğim” diyecek... Her biri pırıl pırıl, Mustafa Kemal Atatürk’ün ışığını lafla değil, eylemle taşıyacak isimler...
Demagog değil, samimi... Göründüğü gibi olan isimler...
Delege seçecek bu isimleri... Delege hafta sonu, Türkiye’nin geleceğini, karşı devrimle mücadele gücünü oylayacak...
Öyle bir delege... Evine başı dik, gururla dönecek...
İstanbul Sözleşmesi, RTÜK, TELE 1...
RTÜK’ün TELE1’e verdiği 5 günlük ekran karartma cezasının yürütmesi durduruldu.
Sansüre karşı toplumda oluşan tepkiyi Ankara 4. İdare Mahkemesi ile Ankara 23. İdare Mahkemesi hukuk ile mühürledi.
İki ayrı mahkeme de beklenen kararı verdi. “Telafisi imkânsız zararlar oluşabilir” gerekçesi ile ve TELE 1’e savunma hakkı tanıyarak ekran karartma kararını durdurdular.
İyi ki adalet var dedirten bir karar oldu. Hâlâ ve her şeye rağmen...
Bir izleyicimiz karartma cezası sırasında yazmıştı: “RTÜK sansürle uğraşacağına televizyon dizilerindeki şiddete, töre cinayetlerine, topluma çizilen eli silahlı erkek figürlerine baksın” diye...
Dün acı haber geldi Muğla’dan... Üniversiteli Pınar eski erkek arkadaşı tarafından öldürülmüştü...
Kadına yönelik şiddet ile mücadele için Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ne imza attı.
O sözleşmenin çok önemli maddeleri arasında “... devlet, kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yönelik tedbirler almalıdır” diye yazıyor.
Televizyonlarda “ya benimsin ya toprağın” tarzı diziler, şiddet içeren, gençlere kötü örnek olan film karakterleri, kadın programı diye ekrandan saçılan rezillikler dururken RTÜK bağımsız haber kanallarını hedef alıyor...
RTÜK yönetimi, AKP iktidarının delmek istediği İstanbul Sözleşmesi’ni okumalı ve kendi sorumluluk alanları ile ilgili gereğini yapmalıdır.