2024 All Rights Reserved.
1999 yılında Türkiye iki büyük felaket yaşadı...
17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde en az 20 bin kişi hayatını kaybetti...
Her iki depremin de ilk saatlerinden itibaren Adapazarı, Gölcük ve Kaynaşlı’ya ulaşmış, aylarca bölgede kalarak canlı yayınlarla yaşanan felaketi aktarmıştım...
Depremin izlerini sürerken köyleri merak edip yıkımın üçüncü gününde yükseklere çıkmıştık...
Çok az evde hasar vardı...
Can kaybı yoktu... Serender denilen, temelsiz, dört direk üstündeki tahıl saklama depoları bile ayaktaydı...
Dağın bitimindeki ova, düzlükler yerle bir olmuşken bu köyler felaketi nasıl yıkılmadan atlatmıştı?
Sebebini onu tanıyınca anladım...
Birlikte yaptığımız çok sayıda programda ve ünü ülke sınırlarını aşan konferanslarda “depremin kayada yıkmadığını” anlatmaya çalışıyordu...
Jeoloji Mühendisi Prof. İlyas Yılmazer ile İzmir’de aileleri yok eden, çocuklarımızı aramızdan alan depremin ardından yine bir araya geldik...
Deprem İzmir’de Bornova’yı yıkmıştı... Bayraklı, Bornova’nın bir parçası olarak sonradan ilçe olmuştu... Bu detayı veriyorum, çünkü yıkılan yer ovaydı... “Burnu ova” yani Bornova!...
Adapazarı depreminde, Van depreminde ve benzeri diğer tüm depremlerde olduğu gibi yine altı sulak alanlar mezar olmuştu masumlara!..
Prof. Yılmazer, 80 kilometre uzakta kırılıp onca ilçeyi “hasar vermeden” geçerek Bornova’yı yıkan depremin şiddetinin de çok azaldığını söylüyor.
Bir kez daha, “deprem kayalık yerlerde yıkmadı, yıkmaz” diyor...
Dünyanın kayıtlı en büyük depremi... 9.5 ile Peru’da yaşandı... 4 kişi kalp krizinden öldü.
Ant Dağları üzerine kurulmuş yerleşim alanlarında yaşayanlar, kayanın titreşimi yutan etkisi ile mutlak ölümden kurtuldu...
Japonya beşik gibi sallanıyor ama yıkılmıyor... Çünkü kentler kayalık zeminde yoğunlaşıyor.
Ancak 1995’te binlerce Japon, depremin yok edici yüzü ile de karşılaşmıştı...
Kobe depremi olarak kayıtlara geçen ve Japonların kayıp yıl ilan ettiği büyük felakette yerle bir olan şehir, ovanın üzerine kurulmuştu...
Depremin merkez üssünde kayıp olmamış, kilometreler boyunca kayaları geçen sarsıntılar, ovada kurulu Kobe’ye kıyameti yaşatmıştı.
Van Ovası’na bakın... 4 medeniyet üst üste gömülü...
Ancak kayaların üzerinde binlerce yıllık yapılar duruyor!
Örnekleri çoğaltmak mümkün... İlyas Yılmazer’in ısrarla anlatmaya çalıştığı gerçekler bunlar...
“Deprem kayada yıkmaz” diyor...
Yani... İstanbul ve İzmir başta olmak üzere fay hatlarında, deprem riski olan bölgelerde yaşayanların yapacağı şey, kayalık alanlara taşınmak...
İyi haberi de paylaşayım... İlyas Hoca Türkiye’de nerenin kaya, nerenin ova ya da çürük zemin olduğunu gösteren haritaların 1961 yılından beri devletin elinde olduğunu söylüyor...
Bu haritalar kendisinde de var... “İstanbul’un yıkım riski sanılandan az” diyor... Ancak nüfus öyle yoğun ki önlem alınmazsa tüm ülke felaketin altında kalacağız... Yılmazer, “kentsel dönüşüme kayaya oturmayan ilçelerden başlanmalı” diye ekliyor...
Binlerce yıl büyük sarsıntıları ayakta izleyen Kız Kulesi ve Galata Kulesi, “çare” olarak gözümüzün içine bakıyor...
İlyas Hoca aynı tespiti İzmir için de yapıyor...
“Hocam yüreğimizi ferahlattın” diyorum, “Bilim bunu söylüyor, kimse rahat uyusun diye bunları anlatmıyorum” diyor...
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, memleket heyecanı ve üslubu ile insanı mıknatıs gibi çeken İlyas Hoca ile konuşmuş... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da Hoca ile görüşmesinde büyük yarar var...
Deprem kayada yıkmıyor... Kentsel dönüşümün ovalardan, dere yataklarından, dolgu alanlardan başlaması büyük felaketi az hasarla atlatmamıza neden olacak...