2024 All Rights Reserved.
Saray seçim öncesi ne ister diye sorulsa;
“Adaylık üzerinden 6’lı masada oluşacak bir çatlak” en doyurucu yanıt olur.
Daha ötesi CHP ve İYİ Parti’nin birbirine ateş ettiği, kavga ettiği seçim öncesi yıkıcı iklim Erdoğan’a arayıp da bulamadığını verir...
***
Ekranlardaki tartışmayı, kavga çıksın diye kaşınan sinir uçlarını özetleyeyim;
Erdoğan kaybedeceği bir seçime ilk kez son sayıyor...
Karşısında oy oranları değişmekle birlikte adaylık tartışmasında adı geçen ve kazanacağına kesin gözle bakılan -Meral Akşener kendi isteği ile adaylık potasından çıktığı için- CHP’li üç isim var.
Kamuoyu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak görmek istiyor.
***
Bildiğiniz gibi; İmamoğlu ve Yavaş, seçildikleri illerde meclis çoğunluğu AKP’de olduğu için cumhurbaş-kanlığı’na aday olur iseler İstanbul ya da Ankara’da belediye başkanlığı koltuğu seçim öncesi AKP’ye geçiyor.
CHP yönetimi bu nedenle İstanbul ya da Ankara’nın kaybedilmeden seçime gidilmesini, Kemal Kılıçdaroğlu’nun hem 6’lı masanın kurulmasında hem de İYİ Parti’nin siyaset yaşamına başlamasındaki birleştirici, uzlaştırıcı kimliğini de öne sürerek adayın Kılıçdaroğlu olması gerektiğini düşünüyor...
CHP’li üst düzey bir kaynağım, “Anketlere göre üç aday ile de kazanıyoruz, bu durumda Kılıçdaroğlu ile seçime gidilmeli” diyor.
İYİ Partili yine önemli bir isim ise “Bir puanın bile önemi var, Ekrem İmamoğlu’na yapılan haksızlığı bayrak edinip en yüksek farkı atan adayı çıkarıp daha garantili bir seçime gitmeliyiz” görüşünde.
Muhalefetteki arayış işte bu kadar açık ve bu tartışma son derece normal...
Normal olmayan; en iyi seçim stratejisi planlanırken İmamoğlu ya da Kılıçdaroğlu’nun “ego”suna oynayarak, onları provoke etmeye, ayrılık çıkarmaya yönelik tahrik girişimlerinin olması...
İsimler üzerinden sürdürülecek tartışma en çok Erdoğan’a yarıyor çünkü her isim karşılaştırmasında muhalefetteki seçmen bölünüyor. Üstelik kamplaşma yaralayıcı, kırıcı ifadelerle derinleşiyor.
***
Dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ekrem İmamoğlu’nu gruba davet edip yaptığı konuşma ve İmamoğlu’nun açıklamaları Saray’ın döşediği fay hattını kaldırıp attı...
Kılıçdaroğlu, “Ekrem İmamoğlu CHP’nin de benim de öz evladım gibidir” dedi.
***
Aylar önce Ekrem İmamoğlu ile yaptığım görüşmede İstanbul’a odaklandığını, İstanbul’a hizmet etmek istediğini ancak memleketin ihtiyacı olması halinde kendisine görev düşerse hiçbir sorumluluktan geri durmayacağını söylemişti.
Yandaş basının göstermek istediğinin aksine İmamoğlu, cumhurbaşkanlığı adaylığında tam anlamı ile “bana ihtiyaç duyulursa ve 6’lı masa görev verirse” çizgisinde duruyor.
Kılıçdaroğlu ile parti kültürü çerçevesinde sanıldığının aksine çok yakın, samimi, içten bir ilişkisi var.
***
Benim gördüğüm Millet İttifakı, demokrasi bileşenleri aday konusunda en doğru kararı verecektir.
AKP sonrası yeniden inşa edilecek Türkiye’yi toplumun tüm kesimlerine anlatmak, adaya odaklanan tartışmaların önüne geçecektir.
***
İmamoğlu, Messi gibi... Ekrem İmamoğlu gazeteci Fatih Altaylı’ya yaptığı açıklamada futboldan örneklerle seçim sürecini ve kendi konumunu anlatmış: “Takımın sahaya çıkaracağı bir oyuncusuyum. Teknik direktör beni oyuna sokar ya da sokmaz. Ona ben karar vermeyeceğim, işin güzeli rakibe gol atacak çok oyuncumuz var” dedi.
İmamoğlu Erdoğan’ı İstanbul’da iki kere yenmiş bir siyasetçi olarak muhalefetin Messi’si...
Yakın dönemin yıldızı giderek yükselen en önemli siyasetçi profillerinden biri...
Kılıçdaroğlu da İmamoğlu’nun önünü açan ve son seçimlerine hazırlanan deneyimli bir lider görüntüsünde.
Bu fotoğraftan çatışma çıkmaz...
Ancak benim beklentim, Ekrem İmamoğlu’na tüm dünyanın gözünün içine bakarak yapılan hukuksuzluğu, İmamoğlu’nu oyunun başında sakatlama girişimini muhalefetin tüm taraflarının daha yüksek sesle dile getirmesi..
***
6’lı masa İmamoğlu’na yapılan Saray darbesi karşısında Saraçhane’de kenetlendi.
İlk kez meydanda bir araya geldiler ve ellerinde topluma anlatacakları ağır bir demokrasi suikastı vardı.
İmamoğlu olayı sönümlenmeden üzerine gidilmeli, gündemde tutulmalı ve AKP’nin seçimleri kazanmak için her şeyi nasıl göze aldığının açık bir ispatı olarak anlatılmalı...
İmamoğlu olayı, meydanlarda seçim sürecini ateşleyip kitleleri hukuk ve demokrasi çizgisinde “amasız”, “fakatsız” birleştirecek tutkal gibi görünüyor.