2024 All Rights Reserved.
Türkiye'nin getirildiği noktaya bakar mısınız?
Cumhurbaşkanı Erdoğan uzun süredir ABD'ye; "Rakka operasyonunu bizimle yap, YPG-PYD ile yapma" diyor.
Bunun bir mantığı var; ABD'nin IŞİD'e karşı operasyonunda PKK'nın Suriye uzantılarını kullanması, onları kendi kara gücü olarak görmesi ve nihayetinde ağır silahlarla ve teknoloji ile donatmasının önüne geçmek.
Peki öyle mi oldu? Hayır...
Türkiye'nin IŞİD ile savaşta ABD'ye Suriye PKK'sı yerine Mehmetçiği önermesi, hepimizin üzerinde durup düşünmesi gereken bir sonuçtur.
Nasıl bu sonuca sürüklendik?
Nasıl oldu da Mehmetçiğimizi, Türk askerini emperyalizmin çıkarlarına hizmet noktasına getirildik?
***
"Monşerler" olarak aşağılanan Türk Dışişleri bürokrasisi "Türkiye Orta Doğu bataklığından uzak durmalıdır" pozisyonunda ısrar ederken, Ahmet Davutoğlu ile başlatılan "Yeni Osmanlıcılık" rüyası Türk askerinin pazarlık konusu olmasına kadar geldi dayandı!
Hep hatırlatıyorum; Soros'un yıllar önce "en iyi ihraç ürününüz ordunuzdur!" açıklaması Emperyalizmin niyetini berrak bir su gibi ortaya koyan sözlerdi!
Türk askeri; Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman askerinin önünde siper olsun!
O dönemde dünyayı yöneten dev şirketlerin "para sihirbazı" Soros'a, "satılık askerimiz yok" diyerek tepki göstermiştik!
Ancak AKP iktidarı adım adım bu planın içine çekildi. Yeni Osmanlıcılık palavrası ile AKP'ye Orta Doğu'nun anahtarını vermeyi vaat etmişti ABD...
Suriye ile önce, can ciğer kuzu sarması, ardından kanlı bıçaklı düşman oluşumuzun nedeni de aynı merkezlerin yönlendirmesiydi...
"Sizin çıkarlarınız için akıtılacak Mehmetçik kanı yok!" duruşundan, IŞİD'e karşı operasyonu PKK yerine, Türkiye ile yapın savrulmasına...
Emperyalizm işte böyle taşlarını örer... Havucu gösterip zokayı yutturur! Türkiye kırk satır mı, kırk katır mı noktasına getirildi!
ABD'de yapılan görüşmelerde umarız Türk askeri bu kanlı pazarlık masasından kaldırılmıştır.
Türkiye'nin Rakka'da uğruna savaşacağı bir ulusal güvenlik endişesi artık yok. Çünkü tehdit, YPG-PYD üzerinden Suriye sınırımıza kaydırılmış durumda.
Erdoğan'ın ziyareti öncesinde ABD Başkanı Trump'ın Suriye'deki "müttefiklerini" ağır silahlarla donatma kararını onaylaması Türkiye için bir skandaldır.
Ziyaretin iptal edilmesi yerinde olurdu. ABD'nin Türkiye'nin ulusal güvenliği ile ilgili haklı kaygılarını yok sayması ve üzerine gitmesine bir karşılık verilmeli.
***
Ne yapmalı?
Türk Cumhuriyetleri ile birlikte Avrasya dünyanın yeni ağırlık merkezi olmuş durumda. Genç ve dinamik nüfusu, enerji kaynakları ve üretim gücü ile Avrasya Batı'nın da ilgi odağı...
Türkiye; Rusya-İran-Çin-Suriye gibi aynı gökyüzünü paylaştığı ülkelerle derin bağlar geliştirmeli...
Ancak AKP iktidarının bunu başarması iki açıdan zor görünüyor.
Birincisi; Avrasya'da samimi bulunmuyor.
Rusya ile yakınlaşıp, Şangay İşbirliği Örgütü'nde fotoğraflar ve iş birliği mesajları verip, ABD'nin göz kırpması ile hızla ve yeniden Atlantik'e yüzünü dönen bir iktidar var.
İkincisi; Batı'nın elinde AKP'ye karşı bazı kozları tutuyor olması... Zarrab'ın ABD'de tutuklanması, Halkbank üst düzey yöneticisinin aynı davada yine tutuklu olarak yargılanması, Türkiye'deki rüşvet trafiğinin devletin en tepe noktalarına kadar ulaşması, ABD'nin elinde Zarrab ve ilişkileri ile ilgili hangi bilgi ve belgelerin olduğunun tam olarak bilinemiyor olması, AKP iktidarının üzerinde bir tehdit unsuru olarak kullanılıyor.
İşte tam da bu nedenle "tek adamlık" emperyalist bir tuzaktır diye yazdım. TV programlarında altını çizdim.
Referandum da aynı güçlerin tezgahı!
Erdoğan'ı "tek adam" haline getiren bu tuzak ABD'nin elini güçlendiriyor. Çünkü pazarlıkta artık karşısında bir Meclis yok... Bir halk iradesi yok... Bir millet egemenliği yok... Anayasa yok, hukuk yok, Türk yargısı yok! Sadece Erdoğan var.
Türkiye için, Yasama, Yürütme ve Yargıyı temsil eden tek kişi...
Küresel güçlerin en sevdiği model... Bir sonraki hali diktatörlüktür...
Oysa;
Demokrasi ve hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, ülke liderleri için bir emniyet sübabıdır aynı zamanda...
Baskılara karşı Meclis'i ve yasaları göstermek, hukukun üstünlüğüne ve bağlayıcılığına işaret etmek liderleri uluslararası ilişkilerde kurtaran bir durumdur.
Tıpkı 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi... AKP, ABD'ye dönüp; "ne yapalım TBMM'den geçmedi" diyerek verdikleri sözün üzerinde millet iradesi olduğunu beyan etmişlerdi. ABD buna karşılık ne diyebilirdi?!
Ama artık Meclis olmadığına göre pazarlıkta Erdoğan'ın eli oldukça zayıf... Baskıyı yayabileceği zeminler ortadan kaldırıldı.
Zoka tam da budur işte... Büyük balığı hayal ederken oltaya takılmak...