2024 All Rights Reserved.

Eyy Hollanda!

ABD ile kıyasladığınızda avuç içi kadar bir ülke... 

Toprakları 270 kat küçük olmasına rağmen tarımsal ihracatta ABD’nin ardından ikinci sırada! 

Türkiye ile kıyasladığınızda Konya’dan biraz büyük... 

80 milyonu aşkın Türkiye’de geniş tarım arazileri, işgücü ve olağanüstü imkânlar var! Bu ülke ise 17 milyonluk nüfusu ile yetersiz tarım arazisine rağmen Türkiye’yi milli gelirde 6’ya katlıyor!

 Hollanda mucizesini hatırlatıyorum...

 Ortalama bir Hollandalı ortalama bir Türkten 6 kat varlıklı...

 Neden?

*

 Küçücük bir ülke nasıl oluyor da dünyayı besleyebiliyorken bereketli Anadolu coğrafyasında bizler en pahalı sebze-meyve- gıdayı tüketiyoruz!

 Üstelik tükettiğimiz gıdalarda ciddi boyutlarda tarım ilacı ve GDO var.

 Köylüyü de çiftçiyi de yeterince denetleyemiyoruz.  

 Tarımsal üretimde bilimden yararlanmak, memleketi yönetenlere ışık yılı uzaklıkta!

*

 Yaşadığımız korona kâbusu, tarım ürünleri ve gıdaya yönelik talebin patlamasına neden oldu. Ve bir kez daha dışa bağımlı olmanın, acizliğin utangaç örtüsüne büründük.

 Tarıma Bakan, “sıkıntı yok” diyor. Oysa yaşanan pandeminin uzun süreli olacağına dair bilimsel görüşler var. Yani kısa vadeli planları bırakıp orta ve uzun dönemli strateji üretmek, yol haritası belirlemek gerekiyor. 

 İktidarın salgının başından bu yana “aşırı iyimserliği” tarım politikasında da kendini gösteriyor. 

*

 Hollanda kıt kaynaklarını bilimi rehber edinip, özel sektör, üniversiteler ve kamu işbirliği ile en üst seviyede kullanıyor.

 Suya bağımlılığı son 20 yılda yüzde 90 azalttılar, kimyasal ilaç kullanımı neredeyse sıfırlandı! Hayvan yetiştiriciliğinde antibiyotik kullanımı yüzde 60 azaldı. 

 ABD’deki Silikon Vadisi benzeri, Gıda Vadisi oluşturup burada dünyanın en büyük araştırma merkezi Wageningen Üniversitesi’ni kurdular. 

 Sürücüsüz traktörler, toprak ve bitki analizi yapan hava araçları...

*

 Prof Dr. Duran Bülbül ile konuşuyorum. Tarım kentleri kurulmasını öneriyor. 

Atatürk’ün “Milli ekonominin temeli ziraattır” sözünü hatırlatıyor:

 “Korona salgını büyükşehirlerde konforun bittiğini ve oralarda yaşamanın halk sağlığını da tehdit ettiğini gösterdi. Geniş coğrafyaya yayılan tarımsal kentler kurulmalıdır. Mikro düzeyde eğitim ve araştırma enstitüleri ve çağdaş tekniklerle çiftçiler eğitilmelidir. Devlet tarım ve hayvancılık alanına girmek isteyenlere tam destek olmalıdır.”

*

 2050 yılında 10 milyarı aşacak dünya nüfusu. Azalan su kaynakları ve fosil yakıtlara bağlı kıtlıklar yaşanacak, suya sahip olmak için silahlar konuşacak...

 Türkiye derinleşen cehalet ve giderek dışa bağımlı olmanın girdabında dönüyor. 

 Birçok ana sorunda olduğu gibi tarımda da yakın ve uzak geleceğe dair umut yok. 

 AKP’nin Türkiye’yi 2050’ye nasıl hazırladığını, 2023 adalet vizyonundan anlayabiliriz. Parti tüzüğünde “güven veren adalet” diyorlar...

 “Adaleti bu olanın tarımı kıtlıktan kurtulmazmış...”

 Gazeteciler neden hapiste?

 Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel, Hülya Kılınç... gazetecilerin tutukluluğu gündemden düştü!

 Yakından tanıdığım Barışlar ve Murat’ın yalnızca gazetecilik yaptıklarına şahit ve kefilim. “Neden hâlâ tutuklular” sorusunu korona günlerinde de gündemde tutmak, yaşanılan haksızlığı geniş kesimlere anlatmak zorundayız.  

 Neden tecavüzcüler af ile çıkarken gazeteciler özel bir düzenleme ile içeride tutuluyor? 

 Bu arkadaşlarımız ne yaptılar da ailelerinden, çocuklarından ayrı, zindanlarda gün geçiriyorlar? Neyin diyetini ödüyorlar? 

 CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “kimler için af?” deyip soruyor:

 “Gaspçılar, hırsızlar, devleti soyanlar, çocukları fuhşa teşvik edenler... bütün bunlar için af yasası getiriliyor. Ben merak ediyorum, her konuda konuşan Erdoğan neden bu yasa konusunda tek laf etmedi. Çünkü o da yanlışı biliyor.”

 Erdoğan’ın çevresini kuşatan ve her fırsatta kendisine özgür basını hedef gösteren dalkavuklardan başını kaldırıp, tutukluluğu süren bu arkadaşlarımızla ilgili vicdani ve adaleti gözeten bir tercih yapmasını bekliyoruz.