2024 All Rights Reserved.

Gazetecilik ve casusluk...

Sadece gazetecilik yaptıklarını biliyoruz...

TELE 1 Ankara Temsilcisi İsmail Dükel’i 20 yıldır tanıyorum, birçok kez aynı çatı altında çalıştık. İstanbul’dan arayıp Ankara’nın açık/gizli tüm gündemini ondan öğrenirdik...

Gazetecileri her tür insan arayabilir... Hatta suç örgütü liderleri bile haber kaynağı olabilir...

Gazeteci, gerçeğe ulaşmak için kaynağının suçlu olup olmadığına değil, aktardıklarının doğru olup olmadığına bakar.

İsmail Dükel ve Müyesser Yıldız iddialara göre, casusluk şüphesi ile takip edilen bir astsubay ile telefonda konuşmuşlar.

O şahsın casus olup olmadığını bilmelerine imkân var mı? Ayrıca bu şahıs pek çok şey anlatmış olabilir. Devletin sır niteliğindeki bilgilerini bile paylaşmış olabilir. Gazeteci olarak bu iddiaları dinlemek ya da doğruluğunu araştırmak neden suç olsun? Neden casusluk olsun?

Nedir casusluk? Devletin bekası ile ilgili bilgileri edinip yabancı bir ülkenin ajanı ya da yetkilisine gizlice aktarmaktır... İsmail Dükel’in de Müyesser Yıldız’ın da böyle bir suça bulaşması imkânsızdır. Serbest bırakılacaklarına inanıyorum.

H

Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç... Tutuksuz yargılanmalarını beklerken yeni gazeteci operasyonları ile Türkiye tuzağa çekiliyor. FETÖ döneminde de çok yazıp anlatmıştık. Muhalifler tutuklanıyor diye iktidar sevinmemeli...

Çürüme, yozlaşma, kurumlara ve adalete inancın ortadan kalkması, ayrım yapmadan tüm ülkeyi çöküntüye götürür.

Enkaz, hepimizin üzerini örter... Geciken adalet adalet değildir. Tutuksuz yargılamak mümkün... Her bir ismin ailesi, çocukları, sevenleri var... O çocuklara, anne babalarının tutuklu kalmalarını, vicdan sahibi kimse anlatamaz...

İktidar, yandaş basının sevinç çığlıklarına bakılırsa gerçeği anlamaktan çok uzak...

Memleketin üzerine kâbus gibi çöken haksızlığa uğramışlık duygusunu, hukukun üstünlüğüne inanan adalet dağıtıcıları çözecektir. Çünkü onların büyük kısmı hâlâ, onca baskıya rağmen mahkeme salonlarında yüksek vicdan ve adalet duygusu ile direniyorlar...

AKP, devleti 

müteahhitlere 

kiracı yaptı...

Çok sayıda yazı ve haber ile gündeme taşıdık...

Adına kamu-özel işbirliği denilen, aslında hükümet - yandaş işadamı projeleri olan şehir hastaneleri ve tünel, köprü, havalimanı, otoyollar ile ilgili sorularımıza yanıt gelmedi.

Bir avuç müteahhit; ayrıcalıklı, denetim dışı, ihalesiz milyarlarca liralık iş yapıyor, parasını vergilerimizden alıyor ancak hükümet, harcamalarla ilgili şeffaf, herkesin anlayacağı bir açıklama yapmıyor.

En son, Atatürk Havalimanı’nda 2 milyar dolarlık pistler kırılarak yapılan hastaneyi gündeme getirmiştim.

Sözcü’den Çiğdem Toker pandemi hastanesi ile ilgili Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan 200 milyon Avro kredi kullanıldığını yazmış, CHP Balıkesir milletvekili Fikret Şahin krediyi ve İstanbul’a yapılan iki adet acil durum hastanesinin maliyetini soru önergesine konu yapmıştı.

Geçen haftaki yazımda, onca yer dururken Atatürk Havalimanı pistleri üzerine kurulan hastanenin yatak başı maliyetinin normalin üç katı olduğu iddiasına yer vermiştim. Prof. Duran Bülbül’ün hazırladığı şehir hastaneleri inceleme raporunda yer alan olağanüstü maliyetleri, dizi haber şeklinde kamuoyu ile paylaşmıştık.

AKP, devleti yandaş müteahhitlere 25 yılı bulan sürelerle kiracı yaptı:

Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere hiçbir yetkili bugüne kadar gazete köşemizde ve televizyon programlarımızda yer verdiğimiz bilgi, belge ve iddialara yanıt vermedi.

Halkın gerçekleri öğrenme hakkı gereği bir kez daha soralım: “Yap işlet devret” ve “kamu özel işbirliği” şeklinde gerçekleştirilen yol, tünel, köprü, havalimanları ile şehir hastanelerinin topluma maliyeti nedir?

Bu kadar basit, açık ve anlaşılır sorulara neden yanıt vermiyorsunuz?