2024 All Rights Reserved.

Gezi’ye müebbet; seçime fay hatları…

Osman Kavala..

Hakkındaki iddialardan dört kez tahliye olup adımını dışarı atamadan beş kez tutuklandı!

Gezi davasında iki kez beraat ettiği halde hapishanede tutuldu…

İki yıl önce eşi, yakınları sevinçle cezaevi kapısına gelmişti… Kavala valizini topladı, kapıya yürürken durdurdular. Meğer hakkında “casusluk” şüphesi ile iddianame varmış… 

Gerisin geri hücresine döndü…

*

O günden beri besleme basın ve kumpas siyaseti, Kavala’nın nasıl büyük bir casus olduğunu anlatıyordu…

Ta ki pazartesi günü verilen mahkeme kararına kadar!

O kara günde mahkeme, Kavala’nın casusluk suçunu işlemediğine ama daha önce iki kez beraat ettiği “hükümeti yıkma” suçunu işlediğine hükmetti…

Madem casus değildi neden tutuklu kaldı? İki kez beraat eden Kavala hiçbir yeni delil olmadığı halde üçüncü yargılamasında neden ceza aldı?!

Hukuk garabetini bir kez daha okuyun lütfen… 

Bu karara imza atan hâkimlerden birinin Bafra Belediyesi Hukuk İşleri’nden istifa edip hâkim olduğunu, AKP’den vekil olmak için parti kurmaylarına başvuru yaptığını hatırlatayım…

Ergenekon, Balyoz, kumpas davaları ne ise Gezi Davası da aynı yöntem ve hukuksuzlukla sürüyor. 

Ergenekon’da FETÖ’cülerden şikâyet edenler, Gezi iddianamesini yazan savcıların FETÖ’cü olduğunu görmezden geliyor. 

*

O mahkeme salonunda hukuk yoktu, adalet yoktu… davanın başından bu yana hiç olmadı… 

4.5 yıldır “ibret olsun” diye tutuklu bulunan Osman Kavala müebbet hapse mahkûm edildi. 

Yani idam cezası olsaydı infaz edilecekti!

*

Yüreğinde adalet duygusu taşıyan herkes, tüm ideolojik farkılılıkları bir yana bırakıp sormalıdır; ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olan Osman Kavala ne yapmış?

Hükümeti cebir ve şiddet yolu ile devirmek istemiş… Nasıl şiddet kullanmış, hangi silaha başvurmuş?

Şiddetten kasıt Gezi’de yaşananlar ise, o şiddeti hükümetin talimatı ile polis uyguladı…

Yani şiddetin mağduru Erdoğan değil, Gezi’de hayatını kaybeden gençler ve onların yüreği kor olmuş yakınlarıydı…

*

Şehir plancısı değerli dostum Tayfun Kahraman’ın kızı ile vedalaştığı anlar gözümün önünde… 

Tanıdığım en dürüst, namuslu, yüreği vatan sevgisi ile dolu insanlardan biridir Tayfun… 

İsteseydi yurtdışına çıkardı… kaçmadı, mahkemede karar yüzüne okundu ve orada tutuklandı!

Ne yapmış Tayfun Kahraman? Suçu nedir? 

*

Mücella Yapıcı… Mimarlar Odası’nın sembol isimlerinden… İstanbul yağmasına karşı verdiği mücadeleyi kaç kez haberlerimize konu yaptık… 

72 yaşında, mahkeme salonunda tutuklandı… Gezi’yi finanse etmek, cebir ve şiddet kullanarak hükümeti yıkmaya teşebbüs suçu ile mahkûm edildi. 

Kirada oturan ve mütevazı hayatı ile bilinen Mücella Yapıcı, eli silahlı bir para baronuymuş meğer!

Bu kadar ağır haksızlığa gökkubbe dayanmaz…

*

Can Atalay, Çiğdem Mater, Yiğit Ekmekçi, Hakan Altınay ve Mine Özerden… 18 yıl hapse mahkâm edildiler…

Pazartesi günü, yalnızca masum insanlar tutuklanmadı… Gezi tutuklandı… 

Hapishane kapıları, dünyanın en barışçıl, demokratik, hatta yüksek zekâ nedeniyle en zarif eylemlerinden Gezi ruhunun üzerine kapatılmak isteniyor…  

İktidar Gezi’den intikam alıyor…

NE YAPMALI?

Baskı ve korku iklimini yaratanların yüzüne haykırarak “Sizden korkmuyoruz” demeli…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir. Çadır devleti, mafya devleti, sınırları cetvelle çizilen sömürge devleti değildir!

Tek bir kişinin, bir zümrenin hâkimiyeti ve kontrolü altına giremez…

Millet iradesini Erdoğan’ın iradesi gibi anlatan, geçim derdine düşmüş milyonları kandıran AKP yönetimi de demokrasinin ne olduğunun farkındadır… Ancak çoğunun düşüncesi ipotek altındadır…

Hukuku ortadan kaldırırsanız ülke mafyaya teslim olur… Hukuk yok ise devlet de yoktur…

*

Adına ister 6’lı masa, ister demokrasi güçleri, ister Millet İttifakı deyin…

Bu ittifak, insan hakları, hukuk ve demokrasi zemininde bir mozaik gibi birbirine tutunmalıdır. 

Partilerin kendi seçmen tabanlarına verdiği mesajlar diğer ortaklar tarafından olabildiği kadar görmezden gelinmelidir…

Garo Paylan gibi densizlik içinde olanları, iktidara arayıp da bulamadığı haklı eleştiri zemini hazırlayanları parti yönetimleri kontrol edebilmelidir.  

Çünkü tehlike büyük… Darbe yalnızca silahla olmuyor… Yargıyı siyasetin emrine aldığınızda sivil diktayı ilan etmiş oluyorsunuz…

Türkiye’nin yol ayrımında kimsenin hata yapma lüksü yok..

‘VATANI SATANLARLA KAVGA EDECEĞİZ’

Bir manifesto gibiydi…

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bugüne kadar en beğendiğim konuşmalarından birini yaptı. 

Yeni bir sayfa açtı… Çok önemli, çok anlamlı ve toplumun ihtiyacı olan bir konuşmaydı…

Yolsuzluk düzenine, tek adamlığa, bağımlı yargı üzerinden ülkenin esir alınmasına bir isyandı… 

Hep söylüyoruz…

Demokratik kurallar içinde miting yapmanın, halkı meydanlarda toplamanın ne sakıncası olabilir? 

Kılıçdaroğlu, “Ey Saray, sesimi duyuyor musun, yoksulların biriken öfkesini görüyor musun?” dedi…

CHP lideri cesaret dolu konuşmaya, iktidara hak ettiği karşılığı vermeye devam ederse geniş yoksul kesimler de Kılıçdaroğlu’nu duyacak…

*

Kılıçdaroğlu’nun bir mesajı da parti içine yönelikti ve önemliydi…

Beyaz kâğıtta leke arayan, bulamazsa komplo kuran bir kötülük sistemi ile “bagajı olanlar” mücadele edemez.

Kılıçdaroğlu, “Ya benimle yürüyün ya önümden çekilin” dedi parti içine..

Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil, kötülüğe seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden bu hale geldi” dedi. 

Ahmed Arif’in dizelerini hatırlattı: 

Bunlar engerekler ve çıyanlardır

Bunlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır…”