2024 All Rights Reserved.

İlk gerçekler ölür!

Söylediklerine kendileri dahi inanmıyor!

Yargıyı emir komuta zinciri haline getiren, denetimi kaldıran tek adamlığın; demokrasiyi geliştireceğini iddia ediyorlar!

 

Halkı aldatarak, halk oylamasına gidiliyor.

 

Türkiye ağır  bir saldırı altında...

Hayır, yalnızca terörden, Suriye'de savaşan kahramanlarımızdan söz etmiyorum.

 

Eş zamanlı olarak içerde medya üzerinden bir başka saldırı sistemli bir şekilde yapılıyor. Toplum belleğine yapılan bir saldırı...

 

AKP'nin "Halkla İlişkiler" birimi Türk toplumunun bilincini değiştirmek, zamana yayarak dönüştürmek için aralıksız çalışıyor.

 

Hedefte Atatürk Türkiyesi'nin sonunu getirmek var...

 

100 yıllık parantez dedikleri yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm değerlerine, tarihine, kahramanlarına karşı; kimi yerde açık, kimi yerde örtülü bir savaş veriliyor. Bu savaşın kuramcıları, AKP'nin iplerini elinde tutan emperyalizmden başkası değil...

***

Adını koyalım:

Yaşadıklarımız karşı devrim sürecidir... Karşı devrim; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren sömürgecilerin Türkiye hayalidir.

 

Medya; yalanlarla örülmüş, yarı doğrularla güçlendirilmiş zihin bombardımanında en kuvvetli dönüştürücü olarak kullanılıyor.

 

Medyanın eline metinleri, ekranlara propagandistleri, film ve dizilerin altına senaryoları veren aynı merkez...

 

Haber ve tartışma programlarına çıkan sözde tarihçiler, hem Osmanlı tarihi ile ilgili hem yakın tarihimizle ilgili büyük yalanlara başvuruyorlar.

Örnek aldıkları Hitler'in yaratıcılarından Goebbels; "Yalanı ne kadar büyük söylersen o kadar inandırıcı olur" diyor.

***

Yaşadığımız çağda toplum medya üzerinden bilgi ve fikir sahibi oluyor. Bu bilgileri kanaate dönüşüyor. Türkiye'de halk oylaması ve seçim sonuçları; güdümlü, maksatlı, yalan bilginin bir yansımasıdır.

 

Bilginin kirletilmediği, halkın aldatılamadığı, basın özgürlüğünün, yargı bağımsızlığının olduğu gerçek demokrasilerde seçmen; kendisi ekmek bulamazken saraylarda yaşayan siyasetçilere oy vermez.

 

Sadece haber ve tartışma programları, köşe yazıları, gazete manşetleri, radyo programları, dijital ve sosyal medya üzerinden değil, diziler ve filmler üzerinden de büyük bir zihinsel dönüşüm halka dayatılıyor. Halkın bilinçaltına her gün sayısız veri şırınga ediliyor... Kimi görsel, kimi işitsel veriler...

 

Sosyal medyanın baş döndüren büyümesine rağmen televizyonlar hala toplumu etkileyen, yönlendiren en etkili kitle iletişim araçları...

Son yıllarda AKP'nin sözde Yeni Osmanlıcılık propagandasının altyapısını da televizyonlardaki tartışma programlarından çok dizi ve filmler oluşturuyor.

 

Ulusal ve uluslararası somut belgelere, gerçeklere, yaşanmışlıklara dayalı resmi tarih yerine; çarpıtılmış, emperyalist hıncın anlatıları ile bezenmiş, dini soslarla süslenmiş yeni bir tarih/geçmiş yaratılmaya çalışılıyor.

 

Karşı devrim rövanşını, popüler dizi ve filmler başta olmak üzere, ele geçirilmiş medya üzerinden toplumu zehirleyerek almayı hedefliyor.

 

Toplumsal bellek medya aracılığı ile yeniden biçimlendiriliyor.

15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından başlatılan süreci de böyle okuyabiliriz...

***

Türkiye sistemli bir bellek saldırısı altında referanduma gidiyor.

Ekranda padişahtan geçilmiyor... Toplumun bir bölümü Erdoğan'ı Topkapı Sarayı'nda hayal etmeye başladı bile...

Erdoğan'ı tek adam yapmak isteyenler, tek adamlığı meşrulaştırmak için toplum belleğini manüple ediyorlar!

 

Bu saldırıdan en çok etkilenenler, TV'yi en çok izleyen kesimler. Gençler parasızlık nedeni ile sosyalleşemiyor, evde ve TV başında geçen hayat en çok onları etkiliyor.

 

AKP'nin havuz medyası oluşturması ve tüm imkanlarını bu medyayı yaşatmaya havale etmesi, medya ile demokrasinin hakkından gelineceğinin somut bir gerçeğidir.

İletişimi kontrol edenler, toplumlar üzerinde iktidar kurma gücünü de ellerinde tutarlar.

AKP iktidarı boyunca ve referandum sürecinde tanık olduğumuz gibi; ağır yalan bombardımanında ilk gerçekler ölüyor.