2024 All Rights Reserved.
Halk oylamasının kazananı-kaybedeni tartışılıyor.
Kimsenin kazanmadığını söyleyebilirim.
Umut dışında...
16 Nisan bir sonuç değil, bir başlangıçtır...
Muhalefet, demokrasi güçleri, asgari uzlaşmada bir araya gelinirse çok şeyin değişeceğini gösterdiler...
Türkiye'nin siyaset haritası farklılaştı... Büyükşehirlerin tamamına yakını özgürlük ve demokrasi dedi... Haritada kıyılara sıkışan ve Türkiye'nin çağdaşlık liginden düşmesini istemeyen kesim genişledi...
***
AKP açısından kaybetmek diye bir seçenek yoktu... Yüksek Seçim Kurulu "imdada yetişmeseydi" daha açık hileler yapılabilirdi.
Düşünün seçim güvenliğinden sorumlu en üst merci olan Yüksek Seçim Kurulu, maç sırasında kural değiştirdi, açıkça kanunları çiğnedi...
En az 2.5 milyon oya şaibe, hile karıştı...
Bu oylamanın sonuçlarını kabul etmek ve saygı duymak mümkün değildir...
Bir gazeteci ve yurttaş olarak bu sonucu kabul etmiyorum, reddediyorum...
Peki ne yapmalıyız?
Öncelikle yapılan referandumun iptali için tüm hukuki ve demokratik haklarımızı kullanmalıyız. Türkiye'de rejimi değiştirecek ve ülkemizi Orta Doğu ülkesine, bir bedevi devleti ayarına düşürecek yıkım sürecine Hayır diyen tüm kesimler direnme hakkını kullanmalı.
***
Öte yandan, bir oldu bitti ile karşılaştığımızın en çarpıcı ifadesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi...
"Atı alan Üsküdar'ı geçti" dedi...
Oysa kendisi için de bu açıklama bir talihsizlik... Batı, Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için, şaibeli seçimleri sopa olarak kullanacaktır.
Referandum sürecinde açıkça yaşanan hukuksuzluk, yeni anayasanın meşruiyetinin sürekli sorgulanması, tartışılması, her ortamda Erdoğan'ın karşısına çıkarılacaktır.
İlerleyen zamanda meşruiyet tartışmaları Erdoğan'ın şahsında yoğunlaşacaktır. Dikkat edin; referandum, hileler ve Türkiye'deki bölünme, Batı basınında hâlâ birinci haber olarak yer almaktadır.
Emperyalizmin eline Türkiye'ye karşı kullanılacak; "diktatörlük", "hileli seçim", "bölünmüş Türkiye" gibi manşetleri attıracak kozları vermek, hepimize yönelik bir tehdittir!
Bu nedenle bu seçimin kazananı yoktur diyorum...
***
AKP'nin, emri altındaki yargıyı da kullanarak yapılan tüm itirazları reddedeceğini görebiliyorum. Bu durumda referandumu asla içimize sindirmemekle birlikte Türkiye 2019 hazırlığını da bir an önce yapmalıdır.
Ünlü Çinli stratejist Sun Tzu der ki; "Taktikleri olmayan strateji hedefe giden en uzun yoldur. Stratejisi olmayan taktikler ise yenilgiden önceki gürültüdür."
Asıl olan stratejidir...
Gürültü yapmayı bırakalım... Türkiye'ye strateji üreten siyasi kadrolar lazım...
Yüzde 50'nin oyunu alabilecek, Erdoğan'ın karşısına rakip olarak çıkabilecek isimleri düşünmenin zamanıdır.
2019 seçimleri için demokrasi güçleri bir yol haritası belirlemelidir...
Tekrar ediyorum; geleceği planlarken mevcut durumu kabullenelim demiyorum.
Dünyayı okuyan, cumhuriyet değerlerine bağlı, geçmişi temiz isimler ortaya çıkmalı...
Bakın, geçmişi temiz derken anlatmalıyım:
Mustafa Kemal, Harp Akademisi'ni bitirir, Kurmay yüzbaşı olur. Aynı rütbedeki arkadaşı Samim ile birlikte Şam'a tayin olur...
Suriye'de Mustafa Kemal'i bir alaya, Yüzbaşı Samim'i bir başka alaya verirler.
Alaylar her sabah erkenden eğitim ve tatbikat yapmak için araziye çıkar...
Komutanları Mustafa Kemal ve Samim Yüzbaşı'ya "Siz daha uyum sürecindesiniz, karargahta kalmanız daha iyi olur" derler...
Bir gün Yüzbaşı Samim, Mustafa Kemal'in yanına gelir ve der ki; "Mustafa, bizim alaylar eğitime ya da tatbikata gitmiyormuş, bunlar araziye çıkıp köyleri talan ediyormuş, hatta bizim payımızı da ayırmışlar, ne dersin?"
Mustafa Kemal, Samim Yüzbaşı'ya bakar ve şunu söyler; "Samim, bugünün adamı mı olmak istiyorsun, yarının adamı mı?"
Aslında Mustafa Kemal bu sihirli sözü ile liderlik niteliklerinin en önemli karakterini tanımlamıştır; temiz olmayı...
Temiz olmak yeterli değil ama birinci şarttır....
Türkiye'de yarının adamı olabilmeyi başarmış temiz adamlar öne çıkmalı...
Hedef 2019!
Bir taraftan bu şaibeli seçimle ilgili iddialarımızı sonuna kadar her ortamda savunacağız, iptali ve tekrarı için elimizden geleni yapacağız, öte yandan önümüzü görerek stratejiler oluşturacağız...
Bugünden başlayarak!
***
Türkiye'de siyaset hiç bu kadar kirlenmemiş, yargıya inanç hiç bu kadar yara almamıştı. Ünlü sinema sanatçımız İlyas Salman sosyal medyada paylaşmış;
"Kadı'yı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür"
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ölmeyecek...
Elleri öpülesi iki kişiden biri bu sözümüzün sigortasıdır...