2024 All Rights Reserved.
Bodrum hızla betona gömülüyor. Vahşi yapılaşma Ege’nin dört bir yanında dişlerini gösteriyor.
Dünyanın sayılı turizm bölgelerinden Muğla hedefte. Büyük kentlerde balonu sönen inşaat sektörü ve emlak piyasası, turizm merkezlerinde hâlâ cazibesini koruyor.
Muğla Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri el ele vererek yağmanın önüne set çekmeye çalışıyorlar ancak Ankara’dan alınan kararları engellemek kolay değil.
Cumhuriyet EGE’nin gündeme getirdiği Gündoğan’da Boviera adındaki otel projesi, kamuoyunda var olan tepkileri yükseltti. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras projenin görselini paylaşarak “kaçak yapılaşmaya, betonlaşmaya izin vermeyeceğiz” dedi.
Ahmet Aras, Bodrum’un ortak kaygısına uzun yıllar sonra cesurca karşılık verdi.
Özellikle turizm bölgelerinde CHP’nin ağırlıkta olduğu yerel yönetimler kent yağmasına, doğa katliamına direniyor. Yandaş firmalar ise Bakanlar Kurulu kararları, TOKİ, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın imara izin verme yetkileri ile “engel tanımıyor.”
Bölgede sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düşüyor. Kenti korumak, kent gözcüsü olmak, kaçak yapılaşmaya karşı Bodrum örneğinde olduğu gibi yerel yönetimlerin arkasında durmak vatandaşlık ödevimiz...
PARA YOKSA NASIL OLACAK?
Turizm bölgelerindeki en önemli eksiklik altyapı ve çevre sorunları... Kentler giderek eskiyor, altyapı büyümeye yetmiyor, dünyanın en güzel koylarının, limanlarının yanı başındaki yerleşimler; köhne, bakımsız, turistin gezmekten keyif alacağı ortamın çok uzağında...
Bu nedenle dünyanın sayılı zenginleri, iş insanları, siyasetçileri, sanatçıları Ege’nin cennet koylarına tekneleri ile gelip karaya adım atmıyorlar.
Her şey dahil sistemi ile çalışan otellerin müşterileri de yurtdışından gelip tüm tatillerini otelde geçirerek ülkelerine dönüyorlar.
Turizmi otel plajlarından, tekne kıyılarından kente yaymanın yolu, kenti baştan planlayıp güzelleştirmekten geçiyor.
Belediye başkanları ile konuşuyorum, bütçe sıkıntısından söz ediyorlar. Yazları beş katına çıkan nüfusa rağmen, kışın kayıtlı nüfus üzerinden bütçeden pay alıyorlar.
Neresinden baksanız büyük haksızlık! Bu bütçelerle kentlerin sorunlarını gidermek neredeyse imkânsız!
Turizmci bir dostumuz önerdi; turizm bölgelerindeki yerel yönetimler yarattıkları katma değerden daha yüksek pay almalılar... Merkezi bütçeden bu bölgelere “pozitif ayrımcılık” yapılmalı.
Düşünün sizin kentiniz turizmde büyük katma değer yaratıyor ancak bu değerden gereken payı alamıyor. Yani hizmeti üretip, tüm altyapı ve çevre sorunlarına katlanıp oluşan geliri İstanbul’a aktarıyorsunuz.
Otellerin kazançlarından doğan vergi gelirleri merkezi bütçeye aktarılıyor ancak turistin ve işletmelerin tüm sıkıntıları ile belediyeler mücadele etmek zorunda kalıyor.
Olağanüstü bir haksızlık... Muğla, İzmir, Aydın, Antalya... Hatta sanayi bölgelerini de ekleyin bu çarpık sistemi...
Düzce mesela... Fabrikaların yarattığı tüm olumsuzluklarla Düzceli ve belediye başkanı mücadele edecek ancak yaratılan gelirin kaymağı İstanbul’a akacak.
Adaletsizlik, bölgeler arası eşitsizlik, gelirin hakkı ile dağıtılmaması büyük bir sorun...
Türkiye bu meseleyi tartışmalı... Turizm merkezleri yarattıkları gelirden hakkı olan payı alabilirse kentlerin sorunları kısa zamanda çözülür. Sorunsuz kentler; daha çok turist ve daha fazla gelirle ülke ekonomisini büyütür.