2024 All Rights Reserved.
Olay TV’nin sahibi Cavit Çağlar’ın medya patronluğu ile ilgili dün Zülal Kalkandelen bir gazetecilik yazısı kaleme aldı.
Kendi tanıklığımla devam etmek isterim:
AKP’nin iktidar olması ile birlikte uzun yıllar görev yaptığımız “merkez medya”nın dışında bırakıldık...
Yani Erdoğan’ın iktidardaki “acemilik” döneminde, taviz vermediği için işsiz kalan gazetecilerin ilk halkasında ben de vardım. O günden sonra -zorunlu olarak- kendi imkânlarımızla bağımsız gazete ve TV kurmanın “ustası” haline geldik.
AKP’nin özgür medyayı boğan tutumu bize imkânsızı başarma yani normal koşullarda o bütçelerle kurulamayacak bağımsız medya merkezleri oluşturmamızı sağladı.
Reklamsız, gelirsiz yaşayabildiğimiz kadar ayakta kalıp haberciliğin karartıldığı günlerde Atatürk Türkiyesi’nin nefes almasına, gerçeklerle buluşmasına yardımcı olduk. Ardı sıra açılıp kapanan bu televizyonlar aydınlatma görevini kendi dönemlerinde yerine getiren çoban ateşleriydi...
Uğur Dündar, Haluk Şahin, Ayşenur Arslan, Hulki Cevizoğlu, Özlem Gürses, Ece Temelkuran, Banu Güven, Mustafa Hoş, Rüştü Erata, İdris Akyüz, Namık Koçak gibi gazetecilikten ödün vermeyen isimlerle medya ambargosunu kırdık. Barbaros Şansal’ın TV programları ile katkısı da unutulmazdı.
Bu süreçlerde uğradığımız haksızlıklar, bağımsız medya kurmaya çalışırken maskeli dolandırıcılarla da mücadele etmemiz bu yazının konusu değil...
TELE 1’in Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ile de dostluğumuz ve ilişkimiz medya yaratma süreçlerinde oluştu ve gelişti.
Aydın Doğan’ın medya patronu olduğu yıllardı.
Merdan Yanardağ ile Doğan Holding’in Nakkaştepe’deki ofisine gittik. Aydın Doğan’a, gazetecilerin sahibi olacağı, patronsuz bir televizyon kurmak istediğimizi söyleyerek o dönem sahibi olduğu D Smart’tan yer istedik.
Aydın Doğan ise CNN Türk, Kanal D, Hürriyet, Milliyet gibi gazete ve televizyonları ile gazeteciliği kendisinin yaptığını söyleyerek bize destek olmamıştı. Belki iktidar korkusu ağır basmıştı.
Aydın Bey’e gazetecilik dışındaki iş alanlarında faaliyet gösterenlerin bağımsız habercilik yapamayacağını, holding sahiplerinin özgür medya kurmalarının hukuk ve demokrasinin olmadığı ülkelerde mümkün olamayacağını anlatmaya çalıştık.
Zaman ve yaşananlar bizi haklı çıkardı. Erdoğan, Aydın Doğan’ın etrafındaki çemberi daraltıp medya grubunu bir yandaşına satmasını sağladı. Bugün o anlı şanlı gazete ve TV kanallarının -orada emek veren meslektaşlarımız alınmasın- kamuoyundaki karşılığı sıfıra indi.
Aydın Doğan’ın koltuğundan bakarsak, içinde bulunduğu açmaz ortadaydı. Birçok sektörde -iktidarın dağıttığı rant alanları dahil- işleri vardı. Bir tercihe zorlandı ve medyadan çıktı.
Cavit Çağlar’ın Olay TV ile medya patronluğuna NTV tecrübesinin ardından yeniden soyunması bana bu süreci hatırlattı. Aydın Doğan AKP’nin ilk yıllarında medyasını daha özgür bırakıyor, bazı köşe yazarlarının ağır eleştirilerini göğüsleyebiliyordu. Erdoğan devlete hâkim oldukça Doğan medyası tel tel döküldü.
Eski Bakan Cavit Çağlar’ın Erdoğan hayranlığını belirtmesi, Fatih Altaylı’ya yaptığı; “yorum yapanı kulağından tutup atarım” açıklaması Olay TV’de gazeteciliğin olmayacağının ifadesi...
Bağımsız medya kuruluşlarının sayısının artması, Türkiye’nin çöküntüye uğrayan hukuk ve demokrasi kalesine bir tuğla daha eklemek anlamına geliyor. Ancak yeni kanal girişimleri şimdilik umut vermiyor. İktidar güzellemesi yapanlar, “ne şiş yansın ne kebap” oportünistleri özgür medya kuramaz.
Arkasında her iktidarla “uyumlu” holding olan medya gruplarının dönemi kapandı. Türkiye’nin çıkış yolu büyük özveri ile habercilik yapan bir avuç bağımsız medyayı desteklemekten geçiyor.