2024 All Rights Reserved.
200 milli parktan biri...
Yemyeşil orman denizinin içinde kıvrılarak akıyor İşkencederesi.
Karadeniz’in, Rize’nin koynunda, kılcal damarlar gibi geçtiği topraklara hayatı taşıyan yüzlerce dereden biri...
İşte bu cennet vadide dün dozerler ağaçları koparmaya başladı.
Rizeliler, İkizdere köylüleri direniyor... Jandarma, karşılarında etten duvar örmüş.
*
İnşaatı yapan şirket Saray’ın ilk halkasındaki isimlerden birine ait. Mehmet Cengiz’e...
Hani, ettiği küfür ile “unutulmazlar” arasına giren...
Mehmet Cengiz’in dozerlerini yığdığı ormanın üst tarafında kendi köyü var...
Yok edeceği doğanın kucağında doğmuş... Ayrıcalıklı müteahhit olup ününe ün katmış...
Cengiz’in komşu köyü yani İkizdere’nin -benzetmek gibi olmasın- bir ünlüsü daha var...
Şarkıcı Tarkan... Tarkan, dozerlerin karşısına çıkan köylülerle “Yanınızdayım” diye mesaj paylaştı.
Üstelik AKP’li Metin Külünk’ün, köylülerin direnişini ABD Başkanı Biden’a bağladığı saatlerde...
Kabak tadı veren, insanların zekâsı ile alay eden bir saldırı/savunma siyaseti... AKP’ye kim muhalefet ediyorsa ‘dış güçler’ plağını çalmanızdan millet yoruldu...
*
Bir başka Rizeli, ünlü aktivist, çevreci, Derelerin Kardeşliği Platformu’ndan, avukat Remzi Kazmaz...
“Cengiz’in milli parkı taş ocağı yapma girişimi hukuksuzdur” diyor...
Liman yapımı için taş ocağına ihtiyaç var... Liman bölgesine 5 km, 10 km mesafede ruhsatlı taş ocakları dururken şirketin 100 km mesafedeki İşkencedere Vadisi’nden neden taş taşıyacağı merak konusu...
Remzi Kazmaz, “Pis kokular var” diyor. İddialara göre Japonya’dan kredi bulunmuş... Bu kredinin önemli kısmı taş çıkarma ve nakliye işinde harcanacak... Nakliyeyi yapan taşeron şirketin de eski AKP’li bir milletvekili olduğunu söylüyor avukat Kazmaz...
Alicengiz oyunları...
*
Rizeli sanatçı Tarkan, Rizeli aktivist Remzi Kazmaz ve köylüler, biri Saray’da oturan, diğeri ormanda, kıyıda, koyda rant peşinde koşan iki Rizeliye karşı direniyor...
Tarkan’ın sözleri ile bitireyim:
“Güzel memleketimize bu katliamları reva görenler... bi durun artık, yeter!”
Fabrikalar çalışıyor... Tezgâhlarda yan yana mesai sürüyor...
İşçiler yine servislerde ve atölyelerde burun buruna...
“Sağlık sektörü muaf” diyerek, ilgili ilgisiz tüm yan işletmeleri de açık tutmayı başardılar.
Yani ofisler de açık...
Adliyeler açık. İcra daireleri, süreler işlediği için aynı hızda çalışıyor...
İnşaatlar; işçisi, mühendisi, kamyonu ile aralıksız sürüyor...
Bankalar açık; kuyrukta işlemler devam edecek...
Memleket kime kapalı? Emeklilere, işsizlere, hizmet sektörü ve kamu çalışanlarının bir bölümüne...
İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun vatandaş ucuz ekmek tüketsin diye koyduğu büfeler, AKP’li ilçe belediyelerinin hedefinde!
Akıllara ziyan bir Türkiye gerçeği...
İmamoğlu’nun halkın yakıcı sorunlarına eğilmesi, Saray’ı fena halde rahatsız ediyor...
Üstelik ucuz ekmeği engelleyenlerin yönettiği Türkiye, ‘tüm dünya ülkeleri arasında halkına en az yardımda dünya ikincisi!’
*
Pandemiyi en ağır geçiren ülkeler listesinde zirveyi Hindistan ile paylaşan ülkemiz, halka en az yardım yapan ülkeler arasında ise Meksika ile liste başı!
Vatandaşını açlık ile virüs arasında tercih yapmaya zorlayan bir hükümet...
Milyonlar eve kapanacak 29 Nisan’da... Kapalı kapılar ardında yaşamın ağır yükünün muhasebesini yapacak aileler...
Anna Karenina’nın girişinde Tolstoy: “Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendisine göredir” diyordu...
AKP, desteksiz kapanmayı açıkladığında geniş, yoksul, kimsesiz aileleri düşündüm...
Tolstoy’un büyük cümlesi bir hançer gibi işledi yüreğime...