2024 All Rights Reserved.
"15 yılda en çok ne aşındırıldı?" diye kendime soruyorum...
Şüphesiz, hem içerideki gerici yapılanmanın hem de dışarıda Atatürk'ün Cumhuriyet projesini önlerinde engel olarak görenlerin dalgaları ile Atatürk Türkiye'si diyorum...
Gazetemizin değerli yazarı Yavuz Selim Demirağ dün "gelin dostlar" diyerek şöyle bir çağrıda bulunmuş;
"Son yüzyılda "Millîci"lerin tartışılmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk ise eğer, "emperyalizme başkaldırıda birleşelim..." Mehmet Akif ile Nazım Hikmet'i, Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya'nın imbiğinden akıttıklarını aynı potada, aynı kazanda kaynatmalıyız..."
Altına imza atacağım cümleler... Attila İlhan'ın emperyalizme karşı yıllarca savunduğu bir sentez...
***
"Hiç bir güç zamanı gelmiş bir fikrin önünde duramaz..."
Çeşitli biçimleri ile bu köşede sıkça hatırlattığım bu cümle, Türkiye'nin siyasi tıkanmışlığının da anahtarı aslında...
Siyasette zamanlama hayatidir... Doğru zamanda, doğru hamleleri yapabilmek... ne önce ne de sonra... zamanında harekete geçmek...
Meral Akşener'in temellerini attığı parti ve yeni partinin topluma açıklanması tam zamanında gerçekleşti...
Şimdi dikkatler yeni partinin vitrininde kimlerin olacağına odaklandı...
Ümit Özdağ'ın "ego" yapmadan, "ben" demeden hedefe kilitlenmesi önemliydi... Yeni partinin vitrininden beklenti ise; Türkiye'nin kurucu felsefesini özümsemiş, Atatürk Türkiyesi'nde birleşmiş insanların bir araya gelmesi...
Mustafa Kemal Atatürk'te birleşmek... Türk milletinde, ulus devlette birleşmek...
Türkiye hem içeriden hem de dışarıdan ağır bir emperyalist saldırı altında...
Emperyalizme karşı verilmiş en büyük mücadelenin dünya üzerindeki tek galibi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin harcıdır...
Bir dönem Türkiye düşmanları, sağcılık solculuk diye bu milleti ikiye böldü. Yetmedi, her kavramı kendi içinde parçalarına ayırdı... O dönemin şartlarında samimi duygularla; vatan için millet evlatları birbirini kırdı...
Ayrıştırıcı her kavram Türk milletinin sırtına saplanmış bir hançerdir. Her türlü etnik milliyetçilik ve mezhepçilik...
Meral Akşener, tüm bu kavramların üzerinde bir Türkiye inşası için yola çıkmış görünüyor...
Partinin vitrini birleştirici sentezi yakalarsa Türkiye'nin en güçlü iktidar alternatifini oluşturacağına şüphe yok...
***
Metal yorgunluğu değil, erime...
***
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin yeniden başına geçtiği konuşmasında "metal yorgunluğundan" söz etmişti...
Samimi bir eleştiriydi ancak gerçeği tam olarak yansıtmıyordu...
AKP metal yorgunluğunun ötesinde, eriyor! Eriyen metal biçim ve form değiştiriyor...
Türkiye için tehlikeli bir süreç bu... Çünkü partinin dönüştüğü biçimi; devlet partisi ya da parti devleti olarak nitelendirmek mümkün...
AKP eridikçe, çenesi giderek kapanan bir mengene gibi ülkeyi sıkıştırıyor.
Baskı artıyor, siyasetin dili keskinleşiyor, ötekileştirme hatta düşmanlaştırma derinleşiyor.
Mengeneye sıkıştırılmış Türkiye'ye kimler şekil vermeye çalışıyor?
Ülkeyi yönetenler olan bitenin ne kadar farkında?
***
Demokrasi sokaktır...
***
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun adalet yürüyüşü muhalefetin üzerindeki "ölü toprağını" silkeledi...
Adalet arayanlar için "yalnız değiliz" umudu yaratıldı...
Adalet yürüyüşü Türkiye'nin en büyük kitlesel eylemlerinden biri olarak tarihe geçti. Topluma doğru argümanlarla ulaşıldığında, milyonları kenetlemek için ihtiyaç duyulan harç da kendiliğinden ortaya çıkıyor...
Adalet yürüyüşü Türkiye'yi parti devletine dönüştürenlere karşı geç kalınmış bir isyanın da yansımasıydı.
Yürüyüşte dikkatimi çeken CHP'li vekil Haluk Pekşen'in adeta tek başına bir TV kuruluşu gibi yaptığı yayınlardı...
Pekşen yürüyüşe katılamayan ama kalbi yollarda olanlara görüntüler ve anlatımlarla kortejin iklimini taşıdı.
CHP'den beklenen, demokratik yollarla eylemlilik halinin devam ettirilmesi...