2024 All Rights Reserved.
Yazmaktan mürekkebimiz kurudu...
Nefret dilini terk edin, bu memleket hepimizin, aynı geminin yolcularıyız diye...
Kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı siyaset, farklı siyasi görüşten insanların birbirlerine düşman gibi bakmasına neden oldu...
Bugüne kadar hiç olmadığı derinlikte bir fay hattı, seçmen kesimleri arasına döşendi...
Hatırlayın;
Demirel'i, Özal'ı, Erbakan'ı, Ecevit'i... Deniz Baykal'ı, Mesut Yılmaz'ı, Tansu Çiller'i... Hiçbiri parti tabanlarını konsolide etmek, birleştirmek için diğer siyasi görüşten insanları düşmanlaştırmadı...
Tersine her siyasi liderin amacı rakip partinin tabanından oy alabilmekti.
Ancak biz 15 yıldır sağ seçmenin bir partinin çatısı altında toplanmaya çalışıldığını, Türkiye'de çoğunluğu temsil eden sağ seçmen ile iktidarın garanti altına alındığını ve olası bir çözülmeye karşı AKP yönetiminin rakip partiler ve seçmenleri ile ilgili ayrıştırıcı-aşağılayıcı ifadeler kullandığını izliyor, yaşıyoruz...
AKP'nin arka bahçesi gibi görmeye başladığı sağ-muhafazakar seçmen uzun yıllardır ilk kez İYİ Parti ile kendisine bir alternatif bulduğunda yaşananları hatırlayın!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile ilgili dünyada görülmemiş iğrençlikte iftiralara sarılan tetikçiler, AKP yandaşları değil miydi?
Bizzat Başbakan tarafından Akşener, terör örgütü üyesi olmakla, FETÖ'den emir almakla suçlanmadı mı?!
Referandum sürecinde "tek adamlığa hayır" diyenlerin tamamına terörist muamelesi yapan bunlar değil miydi?
AKP yönetimi açılım yapıp PKK ile pazarlık masasına oturduğu dönemde bile siyasi rakipleri tarafından terörist olmakla suçlanmamışlardı!
CHP'nin Adalet yürüyüşüne katılan insanların da ne PKK'cılığı kaldı, ne FETÖ'cülüğü...
Aklını ve vicdanını kullanma özgürlüğü elinden alınan bir kesimde, ayrıştırıcı siyaset ve nefret dili bir süre işe yarayabilir, atılan iftiralar ezber yaparmış gibi belli bir kesimde karşılık bulabilir...
Ancak toplumun tamamını yalanlarla sonsuza kadar kandıramazsınız...
Türkiye sonuçta bir seçime gidiyor...
Demokrasinin olanaklarından yararlanarak iktidara gelenler, yine demokratik yollarla iktidarı devretmeye hazır olmalıdır...
Hiçbir siyasi parti devletin yerine kendini koymamalıdır... Belli bir seçmen kesiminin oyu ile iktidar olanlar gelip geçici, devletimiz kurum ve kuralları ile kalıcıdır...
AKP'nin kendini devletin yerine koymaya çalışan yaklaşımı ve çabası seçmenlerine de sirayet etmiş görünüyor... AKP'yi eleştirmek devleti eleştirmekle aynı gibi yansıtılıyor.
Oysa AKP yönetimi belli bir süre ile belli kurallara ve yasalara uygun davranmak koşulu ile milletten yetki almış siyasilerdir...
24 Haziran'da bu yetkinin devamı ya da devri söz konusudur...
Olağan seçimleri "hayati" mesele haline getirmek, nefret dilini körüklemek geri dönüşü zor olaylara neden olabilir...
***
SURUÇ...
Bakın; Suruç'ta bir incir çekirdeğini doldurmayacak bir olayda 4 yurttaşımız hayatını kaybetti...
İddialar araştırılıyor... Olayın nasıl başlayıp nasıl geliştiğine dair çok farklı bilgiler mevcut...
Dün yazar dostlarım Arslan Bulut ve Mehmet Faraç konuyu değerlendiren yazılar kaleme aldılar.
Medya gazetecilik yapmayı bırakıp AKP sözcülüğüne soyunduğundan beri halkın haber alma özgürlüğünden söz etmek mümkün değil...
CHP'nin Suruç olayını araştırmakla görevlendirdiği Ankara Milletvekili Levent Gök; "Suruç'ta meydana gelen olayın yaşanması son derece vahim bir tablo. Olay adliyede şu an, savcılık ve emniyet olayı araştırıyor. Bu tablonun sorumlusu ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı siyaset söylemidir." dedi...
Gök, "Bu kadar sivil vatandaşın nasıl bu kadar silahlandığını sorgulamak gerekiyor. Bu silahlanmanın küçük bir kıvılcımla ne duruma geldiğini hep birlikte gördük. Devlet güvenlik görevini derhal yerine getirilmelidir" ifadelerini kullandı...
Suruç'ta bir aileden üç, diğer aileden bir kişi öldü... Biri oğlunu diğeri ağabeyini kaybetti... Oğlunu kaybeden baba da, daha sonra ya da olay sırasında öldürülmüş... Farklı bilgiler mevcut...
Acı öylesine büyük ki yazarken bile ellerim titriyor...
Seçime günler kala çok ama çok üzücü bir gerilim fotoğrafı...
Dileriz devlet kısa zamanda olayı adil bir soruşturma ile aydınlatır...
Dünyada hiçbir ideoloji, insan hayatından üstün değildir...