2024 All Rights Reserved.

Paraşüt...

Nasıl oldu hala anlaşılmış değil...

Seçimlere giren siyasi partilerde sanki hiçbirşey olmamış, yaşanmamış gibi bir fotoğraf var...

Parti çalışmaları devam ediyor, yerel seçimlere yönelik konuşmalar yapılmaya  başlandı bile...

Kimse o geceyi konuşmak istemiyor...

Üzerinde suskunluk yemini mi yapıldı?

Oysa kamuoyu bir açıklama bekliyor,

Özeleştiri bekliyor,

Samimiyet bekliyor...

Çok basit sorular var. İlk gün yazdım;

Gece saat 00:30 da "resmi rakamlara göre bile" 12 milyon sayılmamış/işlenmemiş oy varken, CHP yönetimi seçimin sonucunu nasıl kabul etti?

Muharrem İnce o uzun gecenin suskunluğunun ardından; "çaldılar ama aramızda 10 milyon fark var" diyerek üzerinde şaibe olduğunu düşündüğümüz seçimleri aklayıverdi...

Neden?

Kendisi ile Erdoğan arasındaki fark 10 milyon olabilir ancak seçimler 650 bin oy farkı ile kaybedildi!

Ayrıca seçimden önce çok sayıda seçim hilesi ile ilgili uyarılarda bulunuldu...

Mezarlarda seçmen kayıtlarının olduğu dile getirildi, sahte seçmen üretildiği belgelendi...

Sandık hakimiyetini oluşturabilmek için seçim kanununda değişikliğe gidildi...

24 Haziran'daki seçim sonuçları aynı yüzdelerle bir yandaş kanalda 5 gün öncesinden ekrana yansıtıldı!

AA ve besleme medya her seçim döneminde olduğu gibi saatler daha 22:00 olmadan seçimi AKP kazandı algısı yarattı...

Cumhur İttifakı'nın yangından mal kaçırır gibi devlet gücü ve tekelci basın ile yaptığı açıklamaları anlıyorum ama sizlerin seçimleri bu kadar hızlı ve çabuk kabul etmenizdeki aceleyi anlayamıyorum...

Millet İttifakı'nın o gece ve sonrasında yaşadığı hayal kırıklığını şöyle özetleyebilirim;

Muhalefetin sandıklara sahip çıkacağı, oy sayımlarını AKP devletinin insafına bırakmayacağı, YSK önünde olası her hileye karşı teyakkuzda olunacağı inancı ile Atatürk Türkiyesi'ne inananların ayağını yerden kestiniz...

Sonra paraşütsüz yere bıraktınız...

Neden?

***

İsmail Küçükkaya'ya linç, büyük haksızlık!

Tartışmalara, yazılanlara bakılırsa 24 Haziran'daki "yenilginin" tek suçlusu meslektaşımız İsmail Küçükkaya gibi görünüyor!

Ne yapmış İsmail?

Herkesin "Muharrem İnce nerede?" diye sorduğu,

Yalaka ekranların seçim sonuçlarını erkenden, daha sandıkların tamamı sayılmadan ilan ettiği,

Tarihi seçimlerin bir "oldu bittiye" getirildiği süreçte, İnce'den gelen bir mesajı kamuoyu ile paylaşmış...

Mesajda "adam kazandı" yazıyormuş...

Meslekte 23 yılını doldurmuş bir gazeteci olarak söylüyorum;

elbette meslek sırrı diye bir kural vardır,

meslek etiği, meslek ahlakı...

Hatta haber kaynağını canınız pahasına gizleme erdemi...

Ancak haberin kaynağının "aramızda kalsın" ya da "lütfen açıklama" dediği durumlar için geçerlidir bu...

Benim de taşıdığım sayısız sır, deşifre ettiğim sayısız haber var...

Muharrem İnce bu notu atarken İsmail'e; "yazma" ya da "açıklama" diyebilirdi...

Türkiye'nin kendisinden haber beklediği, hatta ortadan kaybolması nedeni ile türlü senaryolar ürettiği bir süreçte gazeteci arkadaşına bilgi verirken "sende kalsın" diyebilirdi...

Ama bu anlamda en küçük bir ima yok...

İsmail Küçükkaya haklıdır, gazetecilik yapmıştır...

Ayrıca, İsmail'in mesajı iyi ki açıkladığı ve olası bir çatışmayı önlediği yorumuna da katılmıyorum...

Gazeteci bir olguyu, olayı haber olduğu için paylaşır... Sonucunda yaşanacakları hesap etmek gazetecinin işi değildir...

Ne yani, İsmail Küçükkaya, Muharrem İnce'nin notunu açıklamasaydı ve o gece istenmeyen olaylar olsaydı, bu kez de İsmail; "neden 'adam kazandı' mesajını yayınlamadın" bak sokaklar ne hale geldi diye mi suçlanacaktı?

Yapılan iş gazeteciliktir... Seçim gecesi muhalefetten taşan "özensizlik" bu mesajda da kendisini göstermiştir...