2024 All Rights Reserved.
En küçüğü 14 aylık 4 çocuğu vardı.
İşsizlik nedeniyle Van’da intihar eden Mesut Babat’ın kardeşi; “çocuklar her gün babalarının nereye gittiğini soruyorlar, içimiz yanıyor” demişti.
Yavuz Polat, Erzincan’da seyyar satıcıydı. Zabıtanın tezgâhına el koymasından sonra kendini yakarak canına kıydı.
39 yaşındaki Levent Akar, borçlarını ödeyememişti. İşyerinde tavana asılı bulundu. Evli ve üç çocuk babası Akar’ın intihar etmeden önce eşini arayıp, “Ben artık yapamıyorum. Kendine ve çocuklara iyi bak. Hakkını helal et” dediği öğrenildi.
*
17 yılda 5 binin üzerinde insanımız canına kıydı. Yazsak sayfalara sığmaz. Her biri trajik, devasa, yürek parçalayan hayat hikâyesi...
Halkın gündemi; açlık, yoksulluk, ağır geçim sıkıntısı, çocuklar ve gençlerin gelecek kaygısı...
Saraylıların gündeminde ise “sözde Cumhurbaşkanı” polemiği var.
Neymiş..? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “sözde cumhurbaşkanı” diyerek milli iradeye hakaret etmiş...
Milli irade, demokrasilerde Meclis'le temsil edilir.
Meclis’i işlevsiz kılıp halkın yetki verdiği milletin vekillerini “sözde demokrasinin” konu mankenine çevirip tüm yetkileri tek kişide toplayan sizler değil misiniz?
Yasama, yürütme ve yargı gibi devletlerin üç büyük taşıyıcı kolonunu, sınırlı yetkilerle seçilmiş siyasetçileri kontrol eden sistemi, bir kişide toplamak hangi demokraside var? Milli irade bunun neresinde?
*
“Sözde”nin anlamı Türk Dil Kurumu’na göre, “gerçekte öyle olmayıp, öyle geçinen veya öyle görünen...”
Tıpkı adalet gibi, tıpkı hukuk gibi, tıpkı demokrasi gibi... varmış gibi ama yok!
*
Yalnızca olguların değil, makamların, kurumların da AKP ile birlikte içi boşaldı...
Sözde işadamları var mesela... Milletin hazinesine boru hattı döşeyip dünya süper müteahhitler liginde şampiyon olan!
Sözde din adamları var... Çocukları taciz eden, cennetten parsel satan düzenbaz ahlaksızlar!
Sözde emek ve iş dünyası örgütleri var... Koltukta kalmak ve “hedef” olmamak için binlerce insanın hakkını yiyen, yağdanlığa dönen...
Sözde rektörler var... Kayyım olup bilim yuvalarının üzerine çöken...
Sözde gazeteciler var... Yalandan, iftiradan beslenen...
Sözde sanatçılar, sözde sporcular, sözde bürokratlar...
Sözde yardım dernekleri var mesela, Almanya’da mahkûm olup Türkiye’de aklanan...
*
Cumhuriyete aidiyet duymayan savcılar var... FETÖ’ye kul olmuş sözde Emniyetçileri, sözde hâkimleri, yargıçları hatta sözde subayları gördük...
Hakiki müfettiş ve denetim elemanlarına rağmen sözde teftiş ve denetim kurumları var; yetimin hakkını gözetmesi gereken...
Bir de sözde demokratlar var!
Hayatını demokrasi için zindanlarda geçirmiş, işkencelerden geçmiş, bedeller ödemiş yurtseverlere dönüp, utanmadan “darbeci” diyen zavallılar...
Kelimeleri cımbızlayıp, hayali darbe senaryosu yaratıp “sözde mağduru” oynayan beslemeler..
Birlikte büyüttüğünüz şebeke, darbenin gerçeğini yapmaya kalkınca 15 Temmuz’u öne sürüp demokrasinin tüm kazanımlarını ortadan kaldıran da sizler değil miydiniz?
Sivil darbenin “sözde aydınları!”
Her şeyiniz gerçekmiş gibi bir tek Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sözde” eleştirisine takıldınız öyle mi?!
Cumhurbaşkanına hakaret, sonu büyük oranda hapisle biten bir süreç.
Çünkü yasalar Cumhurbaşkanlığı makamını koruyor... İtirazımız yok.
Hiç kimse, -cumhurbaşkanı olsun ya da olmasın- bir başkasına alenen hakaret etmemeli...
Türkiye’deki sorun dünyanın başka hiçbir ülkesinde görülmemiş ucube sistemden kaynaklanıyor.
Mahkemelerde yığınla dosya “cumhurbaşkanına hakaret” ile ilgili... Çünkü Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aynı zamanda AKP Genel Başkanı!
Yani en büyük özelliği tarafsızlık olan bir makamda, devletin zirvesinde, cumhurun (halkın) başındaki kişi, devletin tüm imkânlarını kullanarak partisi AKP’yi kayırıyor, el üstünde tutuyor, AKP’nin iktidarını sürdürmek için her türlü gayreti gösteriyor!
Hayatın olağan akışına, demokrasiye, hukuka, rekabete, siyasetin dinamiğine aykırı bir uydurma modeli dayattılar, şimdi kimse içinden çıkamıyor.
Erdoğan, AKP Genel Başkanı olarak; Meral Akşener’in, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Temel Karamollaoğlu’nun, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Selahattin Demirtaş ve diğer parti liderlerinin, siyasetçilerin, milletvekillerinin, il ve ilçe başkanlarının, partilerdeki örgüt yöneticilerinin siyasi “rakibi”... ama aynı zamanda tüm bu isimlerin ve partililerin cumhurbaşkanı...
Yandaş basında gazete ve TV’ler ise Erdoğan için “başkan” ifadesini kullanıyor. Saray basını “Başkan Erdoğan şunu yaptı, bunu yaptı...” diye yazıp söylüyor. Hani sistemin adı; Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiydi?
Başkan mı, cumhurbaşkanı mı, AKP Genel Başkanı mı?
Önünde cumhurbaşkanına hakaret dosyası ile kara kara düşünen adalet insanları hangi şapkaya göre karar verecek?
Deveye sormuşlar “boynun neden eğri” diye... yanıtı biliyorsunuz.