2024 All Rights Reserved.
2007 yılıydı...
Beş yaşında güzeller güzeli Dilara, annesinin elinden tutmuş yürürken, bastığı zemin aniden çöktü...
Bir anda kendini rögarın içinde bulan Dilara, çığlık bile atamadan sulara kapıldı... Annesi çukura doğru eğildi, seslendi, boşluğa ellerini uzattı...
Dilara, yolsuzluk karanlığında gözden kaybolmuştu...
Cansız bedeni 3 km sonra rögarın çıkışında bulundu!
“Yolsuzluk ve Yoksulluk” adlı programımda bu korkunç olayın peşine düştüm.
Beton ile kapatılması gereken rögarın ağzı karton ile kapatıldığı için minik Dilara korkunç şekilde hayatını kaybetmişti!
Hâlâ yüreğimde büyük bir sızı ile anımsıyorum...
Tavukçu Deresi ıslahı çalışmasıydı... AKP yandaşı MVM şirketi ihaleyi almış, tek kazma vurmadan bir başka şirkete devretmişti.
MVM’nin taşeron şirketi işi düşük fiyatla aldığı için güvenlik önlemlerini yok saymış, yaya yolundaki çukuru bile kapatmamış, hırsızlık düzeni minik Dilara’yı hayattan koparmıştı!
Taşeronluk sistemi o güne kadar hırsızların kâğıt üzerinde firma kurup fahiş fiyatlarla ihale aldığı, aldıkları işleri de düşük ücretlerle taşeron firmalara aktardığı bir yolsuzluk modeliydi...
O gün bu bataklık bir yavrumuzu aramızdan aldı ancak sistem hız kesmeden devam etti.
Sedat Peker, son videosunda “Belediyelerde rüşvet çarkı taşeronluk sistemi ile dönüyor” deyince hırsızlık modeli yeniden gündeme geldi.
Bu sistem; tek ortak yanları yandaşlık ve ahlaksızlık olan, eski marketçileri gayrimenkul devine, küçük müteahhitleri “enerji holdingine” dönüştürdü... AKP’li bazı siyasetçilerin yakınları süper zenginler listesine taşındı...
Kamu kaynaklarından yarattıkları “Görünmez Holding’e” servet ve mülkiyet transferi yaptılar...
Peker, itiraf ve iddiaları ile kokuşmuş rögarın kapağını açtı...
Hikâyeyi hatırlatayım:
Aydın Doğan, ne yaparsa yapsın AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’de medya sektöründe daha fazla kalamayacağını anlamıştı.
Baskılara karşı Alman medya devi Axel Springer ile yaptığı ortaklık da çözüm getirmemişti. Saray’ın iletişim stratejisi, doğrudan talimatla çalışacak, en küçük çatlak sesin çıkmayacağı bir Goebbels medyası yaratmaktı.
Aydın Bey, giyotin altında medya patronluğunun markaların değerini de sıfırlayacağını biliyordu.
Alıcı hazırdı... Medya grubunu “talimatla” yakın dostu Demirören’e sattı. Hürriyet, Kanal D, CNN Türk, DHA, Posta... 916 milyon dolarda el sıkıştılar. Demirören’in parayı bulacağı “kaynak” da hazırdı! Devletin Ziraat Bankası 675 milyon dolar krediyi “şak” diye ödedi!
Demirören, Doğan Medya’yı aldığında dolar 3.81 TL idi... 2018’in ağustos ayında dolar 6.80 oldu... Bir yazı yazdım ve “Demirören bu krediyi nasıl çeviriyor” diye sordum...
Şirketten bir cevap gelmedi, Ziraat Bankası verdiği kredinin şartlarını da “ticari sır” diyerek paylaşmıyordu... Ve Sedat Peker bombayı patlattı!
Demirören Grubu’nun Ziraat Bankası’na bir kuruş ödeme yapmadığını söyledi!
Aradan üç gün geçti! Bu kadar açık bir iddia karşısında ne bankadan ne hükümetten ne krediyi kullanan şirketten ses çıktı?!
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) bankanın itibarını korumaya yönelik adım atması ve kamuoyunda oluşan şüpheyi gidermesi gerekirdi... “Çıt” yok...
AKP öncesindeki iktidarların yandaşları da kamu bankalarının kasalarından ellerini çekmiyorlardı... Bugün ile kıyaslanmayacak “küçüklükte” kredilerle ilgili “zimmet” suçundan yıllarca yargılanan banka yöneticileri oldu...
Peker sorunca suyu bulandırıyorsunuz...
Halkın gerçekleri öğrenme hakkı adına biz yeniden soralım: Ziraat Bankası yöneticileri, BDDK, Hazine yetkilileri; Demirören kredi borcunu ödüyor mu? Nasıl?