2024 All Rights Reserved.
Demokrasilerde seçimle gelen seçimle gider...
Ancak, tarih baba bize demokrasinin araç olarak da kullanıldığı dönemleri de anlatır.
Demokratik yollarla iktidara gelen, ardından yargıyı, devletin polisini ve askerini kendi iktidarının aygıtı haline getiren, planlı komplolarla korku yaratıp meclisi devre dışı bırakan, tek sesli medya ile toplumun önemli bir bölümünü paralize eden en yakın örnek; Hitler ve Nazi Partisi'dir...
Partinin sokağa korku salmak, toplumsal muhalefeti boğmak için kullandığı "sivil" paramiliter yani silahlandırılmış SS adı verilen güçleri de vardır.
***
Adolf Hitler ve Naziler tarihin çöplüğündedir...
Almanya, o korkunç deneyime karşı, Nazi partisinin benzerlerinin oluşumuna dahi müsaade etmemektedir.
Demokrasiyi araç olarak kullananların, demokratik yollarla iktidarı ele geçirmelerini önlemenin yolu, yine demokratik sistem içinde gelişmiştir.
Anayasa Mahkemeleri'nin önemli görevlerinden biri budur;
Bir siyasi yapılanma olarak partileri; ülkenin demokrasisi, hukuku ve güvenliği açısından değerlendirmek...
Türkiye bu anlamda çok tartışmalı süreçler yaşadı... Geçmişte kapatılan partiler ve onların devamı niteliğinde kurulanlar...
AKP ile ilgili en büyük tartışmalardan biriydi; "seçimle gelecekler ama seçimle gitmeyecekler..."
***
25 yıldır iki büyük şehri, 17 yıldır ülkeyi yöneten AKP ve kadrolarının her seçimde kazanması muhalefette bir yılgınlığa neden olmuştu.
İktidar olduğu günden bu yana seçim kaybetmedikleri için de, yukarıdaki büyük sorunun yanıtını kamuoyu öğrenememişti.
Yani seçimle gelenler seçimle gidecek miydi?!
Sorunun yanıtı için AKP'nin kaybetmesi gerekiyordu ve öyle de oldu...
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş iki büyük kentteki küçük imparatorluklara son verdi!
Ankara'yı daha önce alavere-dalavere alan yönetim bu kez açık farkı kapatamadı.
İstanbul'da da beklemedikleri oldu. Ekrem İmamoğlu ve sandıklara sahip çıkan kahraman parti örgütleri, AKP'ye ilk büyük yenilgisini yaşattı.
Ve o büyük soru seçim gecesinden itibaren yanıt bulmaya başladı...
Hepimiz izledik, yaşadık... Devletin Ajansı AA'nın Ekrem İmamoğlu öne geçince oyları açıklamayı durdurması, YSK'nın hukuku katleden kararları, AKP'nin tüm İstanbul'u sanki kazanmış gibi afişlerle donatması, Binali Yıldırım'ın geçen seçimde tarihe geçen; "atı alan Üsküdar'ı geçti" benzeri yaptığı açıklamalar...
Yandaş ve besleme medya şimdi bağırıyor;
"Tarihin en şaibeli seçimi imiş!"
İmamoğlu'nun kazanması aslında "darbe" imiş! ve bir sürü safsata...
Geçen onca zamana karşı oyların defalarca sayılması ve sonuç değişmeyince de seçimin iptali için başvuruda bulunmaları!
Tüm bunlar o büyük sorunun yanıtını vermiyor mu? Seçimle gelen AKP neden seçim sonucunu kabullenemiyor?
Aslında o ilk gece; AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın sağduyulu ve seçim sonuçlarına saygı duyan açıklaması doğrusu Erdoğan'a endişe ile bakanları şaşırtmıştı. Çünkü Erdoğan seçmenine, daha 4.5 yıl iktidarda olduğunu, İstanbul'da çoğunluğun kendilerinde kaldığını ancak Büyükşehir'i kaybettiklerini uygun bir dille açıklamıştı.
Ben de sosyal medya hesabımdan "hakkını vermeliyiz, Erdoğan sağduyulu bir konuşma yaptı" demiştim sıcağı sıcağına...
Peki sonra ne oldu?
İstanbul'un milyarlarca dolarlık rantından beslenen azgın azınlık devreye girdi sanıyorum. Gecede bozuk para gibi yüzbinleri harcayanların, en lüks ve şatafatlı hayatı sürenlerin, görgüsüzlüğün dibine vuranların, Harun gibi gelip Karun kadar zengin olanların, rant ve yağma pastasının müdavimi olmuş haramzadelerin; şirketlerin, siyasetçilerin, tarikat ve cemaat beslemelerinin ve bankamatik "çalışan" on binlerin huzuru kaçtı...
Halkın parasını, vergisini, alın terini yağmalayanların...
Erdoğan geri çekildi ve "acaba seçim sonuçları değiştirilebilir mi?" sürecini izlemeye başladı.
Şimdi oylar her sayıldığında Ekrem İmamoğlu'nun kapanmayacak zaferi tescilleniyor...
Oyları çalmakla suçlanan CHP'li örgüt, gece gündüz oy çuvallarının üzerinde yatıyor.
AKP'liler ise ortalarda görünmüyor! Yani AKP sözde hırsıza çuvalı da emanet etmiş!
Neresinden bakarsanız saçma, hukuksuz, anti demokratik, Türkiye'ye yakışmayan ve eminim çoğunluk seçmenin -haram sofralarından beslenmeyen AKP'liler de dahil- vicdanını kanatan bir süreç yaşanıyor...
O büyük soruyu sorarak bitirelim; Seçimle gelen AKP seçimle gidebilir mi?
İstanbul örneği bu sorunun en açık yanıtı olacaktır.