2024 All Rights Reserved.
Her bir oyun önemi var.
Cumhur İttifakı, en iyi anketlerde bile yüzde 50’yi bulamıyor.
AKP her sıkıştığında oylarını konsolide edecek bir yargı kararına can simidi gibi sarılıyor.
Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın tutuklanma sürecine; öncesi ve sonrasında yaşananlara bakın...
Açılım oyununda eli kanlı Abdullah Öcalan’a bile “güzellemeler” yapanlar, siyasi pozisyon gereği Demirtaş üzerinden terör karşıtlığına soyundular...
Osman Kavala da bu iktidar ve yandaşlarına tepe tepe kullanacakları “dış güçler”, Soros masallarına zemin hazırladı...
“En iyi ihraç ürününüz Türk ordusudur” sözünü sanki Soros söylememiş, AKP de bu sözün gereğini yapmak için sanki çırpınmamış gibi bir hava içinde...
Hatırlayın;
FETÖ ile ortak oldukları dönemde istihbarat, Emniyet ve yargı üzerinden yapılan tüm kumpas, tuzak, yalan iftira bataklığı da yine AKP’nin korku iklimi yaratarak iktidarını sürdürme çabasıydı.
*
Şimdi Sedat Peker’in iddiaları, kevgire dönmüş sınırlar, sokaklarımızı işgal eden kaçak göçmenler, ekonomik kriz, yolsuzluklar, anayasal kurumların ortadan kalkması, gelecek kaygısı, içerde ve dışarda yanlış politikaların neden olduğu derin açmazlar...
Ve sonucunda eriyen oylar...
Umut olma özelliğini kaybeden, tersine kötü yönetimin, siyasi yozlaşmanın vitrini haline gelen iktidar yeni hikâye arıyor...
Pat! 28 Şubat tutuklamaları gündemde!
Yaşları 73 ile 89 arasındaki paşalar cezaevine gönderildi. FETÖ’nün elde ettiği delillere dayanılarak üstelik...
Yeniden bir darbe edebiyatı dillerde...
Saadet Partili seçmenin hafızasında kalan “Erbakan’ı darbe ile indirdiler” sloganını yeniden hatırlatma girişimi...
Darbe yapıldığı söylenen Erbakan’ın bile “darbe” demediği dönemin Milli Güvenlik Kurulu kararları...
Evet, her oyun önemi var... Saray çıkmazda...
Mesele Erbakan üzerinden Saadet seçmenine ulaşmak, hatıraları canlandırmak ise Erbakan’ın 2009 yılında yaptığı konuşma ile bitireyim:
“Bu zihniyetleri nasıl oluyor da destekliyorsunuz arkadaşlar. Irak savaşında Meclis’ten tezkere geçmeyince ‘Dört bin sortiye müsaade ettik’ diyorlar. Türkiye’deki hava üslerinden kalkacaklar gidecekler, Irak’taki Müslüman yavruları, kardeşlerimizi imha edecekler. Bununla iftihar ediyorlar. Amerikan askerine dua ediyorlar. Bunları duymuyor musunuz yahu? Bu sözleri duyduğunuz halde, bu sözleri söyleyenlerin arkasından nasıl gidersiniz? Bu ne şuursuzluktur.”
Tutuklu komutanların avukatları yargı üzerinden itirazlarını sonuna kadar zorlayacak.
Ancak her günün değeri var...
Bu sırada Erdoğan af çıkarırsa ne olur?
Komutanların hiçbiri “af sayesinde çıktık havasına, duygusuna girmez...”
Erdoğan da bunu biliyor. Ancak af çıkarmaz ise ileri yaşta tutuklu bu insanlar için cezanın ölüm fermanı anlamına geldiğinin farkında...
Kuddusi Okkır’ı hatırlayın. Ergenekon’un kasası diye mahkûm edilmişti. Haksızlığa uğramak, kısa sürede kanser olup, yedi bitirdi Okkır’ı...
Tutuklu emekli komutanlar için geçen günler, sevdiklerinden ve geride kalan yaşamlarından yoksun olacakları paha biçilemez günler...
Olması gereken yargı kararı ile bu vahim yanlıştan dönülmesidir...
Af çıkarmak ise Erdoğan’ı geri dönüşü imkânsız pişmanlıktan koruyacaktır.
Yani;
“Tutuklamalar haksız” diyenler için de darbe mağdurunu oynayanlar açısından da durum değişmeyecektir.
Milas’ın Beyciler (Behiceler) köyü...
13 gün boyunca söndürülemeyen ve 50 kilometrelik alana yayılan alevlerin başladığı nokta...
Hani, termik santralın son anda kurtulduğu o büyük yangın...
Bölgede yaptığım araştırmada skandal bir iddia ile karşılaştım. Beyciler köyünde özel bir arazideki anızların dumanı tüterken köylüler haber veriyor Orman Bakanlığı yetkililerine...
“Bu alana hemen müdahale etmezseniz yanıp tutuşacak orman...” diyorlar.
Gelen yanıt, “özel arazilere biz su sıkamıyoruz” oluyor!
Köylüler 2006 yılında yine Beyciler’de anız yangını ile başlayıp kilometreler boyunca Mazı’yı yakan ve güçlükle söndürülen yangını anımsıyor... Orman Bakanlığı yetkililerine 2006 yangınını hatırlatıp adeta yalvarıyorlar.
Gelen yanıt yine aynı oluyor... Köylülerin gözü önünde küçük bir anız yangını, 13 gün süren, binlerce hektar ormanın, içindeki canlarla kül olduğu büyük felakete dönüşüyor...
İşte buraya yazıyorum ve ihbar ediyorum... Orman Genel Müdürlüğü personeline “anız yangınlarına müdahale etmeyin” diyen kim?
Bitmedi...
Alevler köylere yaklaşıyor... Gökbel köyü... Orman Genel Müdürlüğü’nün arazözü ve personeli orada...
Köylüler koşuyor, “Yangın köye girecek” diyorlar... Personelin yanıtı: “Yerleşim yerlerine müdahale etmemiz yasak!”
Orman Bakanlığı’nın yangınlara müdahale eden kahraman personelinin yanı sıra aldığı talimat gereği felakete neden olan çalışanları da var...
Bakanlığın orman/belediye ayrımı yaparak personelin müdahalesini engellediği düşüncesi bana korkunç geliyor... Ancak bölgede dolaşıp sürecin tanıkları ile konuştuğunuzda birbirini tekrar eden bu iddiaları dinleyebilirsiniz...
Beyciler köyünde köylülerin, “Bu anız yangını ormanı yakacak” demesine rağmen personele müdahale ettirmeyen irade sorgulanmalıdır.
“Yerleşim yerleri itfaiyenin kontrolünde, siz oralara su sıkmayın” diyen karanlık zihniyet bulunmalıdır...
*
Biliyorsunuz, orman yangınları tarıma ve ormana bakan bakanlığın büyük ihmaller zinciri ile büyüdü...
Türk Hava Kurumu uçaklarını yatıran, yangın söndürme işini özelleştiren, bölgeye uyumlu olmayan Rus uçaklarını dayatan beceriksiz yönetim, yangınlar boyunca koordinasyonu da sağlayamadı.
Ama burası Türkiye... Toplumun balık hafızası neleri unutmadı ki bu sorumsuzluğu ve kötü yönetimi hatırlasın!..