2024 All Rights Reserved.
Kaybedince değeri ortaya çıktı...
Bir ormanın çöle dönmesi gibi kuruttular adaleti...
Sular çekildikçe toplum görmeye başladı... Avukatların Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya yürümesi, son su birikintilerinin kurumaması içindi...
Kilometrelerce yürümüş, Ankara’ya varmış, polis barikatı ile önleri kesilmişti. Dün Cumhuriyet’in manşeti, müthiş bir özetti; “adalete barikat...”
Darp edilen, başkente alınmayan avukatlar direnişi sürdürürken, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun aynı dakikalarda Anıtkabir’i ziyaret etmesi tepkiye neden oldu.
AKP’nin yangın yerine çevirdiği adalet sisteminde, hukukun son damlaları da buharlaşırken, baroların bölünmesi...
***
Bir ülkede adalet mekanizmasını siyasallaştırdığınızda o ülkeye başka bir kötülük yapmaya ihtiyaç yoktur.
Adalet, iktidarın emrine girerse, o iktidarı seçimle de değiştirmek mümkün değildir...
Yaşanan son seçimler bunun açık göstergesidir... Adaletin esir alındığı ülkelerde, demokrasi görüntüden ibarettir..
Türkiye’nin dört bir yanından gelip Ankara’da buluşan baroların, avukatların yürüyüşü bu anlamda çok değerlidir.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun izni ile başkente girebildi avukatlar... Anıtkabir’de bir araya geldiler...
“Ülkenin hukuk oksijenine ihtiyacı var” diyor TBB Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek... “Avukatların sesi kısılırsa yurttaşların sesi kısılır” diyor...
Baroların büyük bölümü, çatı örgütlerinin gereken tepkiyi göstermediğinden şikâyet ediyor.
Siyasallaşan adalete cesaretle “dur” diyebilen baro başkanları, hukukun üstünlüğüne inanmış avukatlar, ülkenin içine sürüklendiği cenderede doğruları söyleyen son hukuk insanları... Her birini kutlamak gerekiyor...
Çölde kalan son vahayı bekleyen, korumaya çalışan kahramanlar...
***
110 gün oldu...
Gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik, Aydın Keser’in yargılandığı MİT kanununa muhalefet davasında bugün tahliye bekleniyor...
Bu yazıyı kaleme alırken hâlâ umudumu diri tutmaya çalışıyorum... Vicdanlarda suçsuzluğu belli olan, hukuk insanlarının da görüş birliği içinde “suçları yok” dediği arkadaşlarımız serbest bırakılmalı.
Sevgili kardeşim Murat Ağırel’in 8 yaşındaki kızı babasını özlüyor. Barış Pehlivan’ın iki buçuk yaşındaki kızı, ilk cümlelerini Barış’ın yüzüne söyleyemedi.
Sadece gazetecilik yaptıkları için hapse düşen arkadaşlarımıza yapılan bu haksızlık, eşlerini, çocuklarını, ailelerini de içine alan bir mutsuzluk girdabı...
Oysa tutuksuz yargılanmaları mümkün!
Dün efsane hukuk insanı, gözaltına alındığımızda, yazılarımız nedeniyle gece yarısı kapımız çalındığında aradığımız av. Celal Ülgen ile konuştum. Var gücü ile savunma için son hazırlığını yapıyordu.
“Hukuk vardır ya da yoktur” Tuncaycım dedi...
Hukukun olduğuna, kırıntısının kaldığına inanmak istiyoruz.