2024 All Rights Reserved.
Kim kazanıyor, kim kaybediyor?
Şehir hastaneleri ile ilgili çok sayıda yazımı bu soru ile bitirmiştim...
TELE 1’de yayımlanan programımda, toplamda 40 saati bulan zaman diliminde belgeleri, raporları, uzmanları ile büyük vurgunun perde arkasını kamuoyuna aktardım.
Dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a yönelik “İstediğin TV kanalında karşıma çık, sana sadece şehir hastanelerini soracağım” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun bu sözü söylemesine neden olan Erdoğan’ın yap - işlet - devret projeleri ile ilgili yaptığı açıklamaydı.
Erdoğan, bu projelerde devletin cebinden bir kuruş çıkmadığını iddia ediyordu. Ve elbette gerçek değildi...
*
Şehir hastaneleri de yap - işlet - devret modeli ile başlayıp daha sonra ambalajı değiştirilerek kamu - özel işbirliği (KÖİ) projelerine dönüştürüldü. İki yöntemin de birbirinden farkı yok...
Şehir hastaneleri için devlet müteahhide arsayı veriyor, müteahhit ise Hazine garantisi ile borçlanıyor, binayı yapıyor, donanımı ve hizmetleri ile birlikte devlete kiralıyor...
Bu süreçte Sağlık Bakanlığı müteahhidin ödeyeceği kredi ve faizlerine bile kefil oluyor...
Peki, müteahhit ve onu fonlayan yabancı finans kuruluşları ne kazanıyor?
Çok kere yazdım ancak hatırlatayım: AKP’nin bir şehir hastanesine bir yıl için ödediği kira bedeli ile bir devlet hastanesi yapılabiliyor!
Prof. Duran Bülbül’ün Sayıştay raporları ve bütçeyi inceleyerek bana ulaştırdığı inceleme raporuna göre devlet, bir hastaneyi 1 milyar TL’ye mal ediyor... Oysa bu para, bir şehir hastanesine bir yıl için ödenen kira parası sadece!
Yani 25 yıllık kiralama boyunca bir hastane için 25 hastane parası yandaşlara aktarılıyor!
Hesap bu kadar açık!
*
Yeni bir bilgi daha ekleyeyim: Devlet, 2020 - 21 - 22 yıllarında 13 şehir hastanesi için 60 milyar TL ödeme yapacak!
Hazine’yi boşaltan, yandaşları ve arkasındaki yabancı finans tekellerini olağanüstü zengin eden bir soygun modeli...
Bu nedenle yapılan sözleşmelerde, şehir hastaneleri ile ilgili olası bir ihtilafta Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri devre dışı bırakıldı ve İngiltere mahkemeleri yetkili kılındı!
“Sözleşmeye bakın!..” diyeceğim ama bakamazsınız... Çünkü o sözleşmeler de ticari sır perdesi ile halktan gizleniyor.
*
Bitmedi… Müteahhitler görüntüleme, yemek, güvenlik hizmetleri gibi birçok kalemde de devlete fatura kesiyor...
25 yıl boyunca ayrıcalıklı özel şirketlere milyarlarca dolar akacak. Evet dolar, çünkü sözleşmeler de dolar üzerinden yapılmış.
Yani kamu özel işbirliği diye ismi konulan soygunda aslında kamu yok... Kamu yararı yok, kamu çıkarı yok...
İşi yapan firmanın lehine, kamunun, halkın, devletin aleyhine sözleşmeler yapıldı.
Ve elbette... Bir AKP klasiği olarak rekabete açık ihale yok, Kamu İhale Kanunu bu işlerde devre dışı ve denetim de yok!
*
Bu kadar aleni bir soygunda müteahhitleri ve arkalarındaki finans baronlarını koruyan irade kim olabilir?
İnanılması güç son vurgunu, şehir hastaneleri yolsuzluğunu yakından takip eden CHP Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin yaptığımız programda açıklamıştı... Isparta Şehir Hastanesi’nin önce temeli atılmış, firma işe başlamış, ihalesi dört ay sonra yapılmıştı!
Önceki yazılarımda dolardaki artışın şehir hastanelerinin yarattığı kara deliği ne kadar büyüttüğünü detayları ile anlatmıştım.
Burada mesele; devletin, milletin, zararına ancak yandaşların lehine olan, üstelik iktidar değişikliğini de hesap ederek olası el koymaları Londra mahkemelerine taşıyan bu sözleşmelere AKP iktidarının nasıl imza attığı?
AKP Genel Başkanı Erdoğan, insan hakları, kadın hakları söz konusu olunca uluslararası sözleşmeleri yok sayıyor ancak konu şehir hastanelerine gelince uluslararası hukuku hatırlatıyor...
Kim kazanıyor, kim kaybediyor diye yeniden sorarken aklıma takılan bir soruyu daha paylaşmak istiyorum...
Şehir hastanelerinin gerçek sahipleri kim?