2024 All Rights Reserved.
Kapitalizmin doğasında var... Kâr etmek, tüm etik ve ahlaki değerlerin üzerindedir. Ne doğa, çevre, orman... ne de insan... Kazanmak için her yol mübahtır!
Daha dün, sosyal medyada yer alan görüntüler infial yarattı! ABD'de daha çok süt versinler diye gebe bırakılan ineklerden, yavruları doğar doğmaz ayrılıyor ve bir çukurun içine üst üste atılarak kafalarına sıkılan kurşunla öldürülüyordu! Bu katliamı gerçekleştiren kişi tüm duygulardan arınmış bir katil gibiydi. Henüz ayakta durmakta zorlanan buzağılar, bacaklarından sürüklenerek üst üste yığılıyor ve can çekişerek öldürülüyordu!
İşte vahşi kapitalizm tam da budur!
İneklerin "süt verimliliğini" artırabilmek için onları gebe bırakıp daha sonra yavrularını katletmek!
Kapitalizmin hedefinde, hayvanlar, çocuklar, doğa... korunmasız canlılar vardır...
***
ABD'nin dünyaya bir dinmiş gibi dayattığı serbest piyasa ekonomisi, yalnızca güçlülere çalışır! Silah tüccarlarına, petrol şirketlerine, madencilere, GSM şirketlerine, banka ve finans kuruluşlarına, her türlü tekelci sermayeye; onların lehine olacak şekilde, geniş halk kesimlerini "yolacak" şekilde çalışır...
Halkını düşünen hükümetlerin görevi, Meclis denetimi ve kanunlarla, kapitalizmin vahşi dişlilerinden insanı ve doğayı kurtarmaktır. Dünyada milyarlarca insanın, ele geçirilmiş hükümetler aracılığı ile "tapınmak" zorunda bırakıldığı kapitalizmin en vahşi uygulandığı ülke neresidir dersiniz?
Evet, bizim memleketimiz! Türkiye... Üstelik en yoğun hali ile AKP iktidarı döneminde meclis bu sisteme çalıştı! Yasalar onlar için çıkarıldı, denetim onlar için devre dışı bırakıldı...
Özelleştirmelerden, kıyı, orman, çevre talanına, milyarlarca liralık vergi aflarından, özel yasalara kadar hep zenginlerin korunduğunu gördük... Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu... Anlı şanlı grupların 1 milyar TL, eski para ile 1 katrilyon lira vergi borcunu silen hükümetin eli, kazancı ile karnını dahi doyuramayan "kümesteki kazların!" delik ceplerinden çıkmıyor!
Yazık bu memleketin masum insanlarına...
Çocuk yetiştirmek için canını dişine takan aileler kopkoyu bir adaletsizliğin pençesinde... Hükümet vergide, asgari ücretli ile ayda 1 milyon dolar kazanan vatandaşını aynı kefeye koyuyor. Hatta pek çok konuda, çok kazanana vergi muafiyetleri ve afları sağlıyor!
ABD kapitalizmi Türkiye'de kök salmış... iktidarlar onun "meyveleri" ile besleniyor. Ekonomideki büyüme, içlerinde siyasetçilerin de yer aldığı bir avuç azınlığın büyümesi anlamına geliyor... AKP dönemi şirketleri, Türkiye'de her iktidara "yanaşma" olan büyük sermaye ile birlikte servetine servet kattı.
***
Halkın avukatları göreve!
Ekonomi; iktidar ve destekçileri için büyürken, geniş yoksul kesimler ise her geçen gün daha güvensiz, daha korumasız hissetmeye başladılar. Çalıştığı halde yoksulluk cehenneminde olanlar, onları yoksullaştıran işlerini dahi kaybetmenin endişesi içinde...
Detayına girmeye yerim yok... İktidar ve yandaşları için dönen bu ekonomik çark, tüketiciyi de en alt düzeyde şirketlerin insafına bırakmış durumda!
Bankalar, GSM şirketleri, internet sağlayıcıları borçlarını "mafyatik avukatlık bürolarına" aktarıyorlar. Bu bürolar fahiş faizlerle vatandaşı sömürüyor! Kim oldukları, nereden çıktıkları belli olmayan avukatlar, köşeye sıkıştırdıkları tüketicinin maaşına adeta el koyuyorlar! AKP iktidarı ise sadece seyrediyor! Anlı şanlı, reklamlı şirketlerin; ağırlıkta yine GSM operatörleri, internet sağlayıcıları ve bankalar başı çekiyor... sözde kampanyaları nedeni ile tuzağa düşmeyen kalmadı! Vatandaş dertli ve hak arayamıyor!
İYİ Parti'ye önerim; hızla memleketin dört bir yanında örgütlenirken, örgüt yapısında tüketicilerin sesi olabilecek insanlara yer versin. Teşkilat binalarında bir odayı tüketici şikayetleri ile ilgili bir hizmet birimi olarak ayırabilir. Böylece halka dokunan, halkın en yakıcı ve acil sorunlarına duyarlı, çözümün parçası olmak için çaba harcayan bir yerde kendini konumlandırabilir.
Üstelik hangi partiden olursa olsun, tüketicilerin İYİ Parti teşkilat binalarını görmeleri ve oradaki kadrolarla tanışması için bir fırsat yaratmış olur. Ben bu bürolara "halkın avukatları" tabelasının asılmasından yanayım. İYİ Parti teşkilat binalarında yer alacak halkın avukatları, stajyer avukatların vardiya sistemi ile çözülebilir. Tüketici dernekleri ve barolar ile işbirliği yapılabilir.
İYİ Parti, Türkiye'nin makro sorunlarına çare ararken, halkın avukatları üzerinden; mikro düzeyde ama büyük karşılığı olabilecek dertli vatandaş ile bağ kurabilir. Türkiye'yi saran soygun düzeninde; yoksul, kaderine terkedilmiş, haciz, icra ve içinden çıkamadıkları hukuki takiplerle canından bezdirilen vatandaşa bir yardım eli uzatılmış olur...
Kimsesizlerin kimsesi olmak tam da budur...