2024 All Rights Reserved.
Hepimiz izledik...
Önüne konulan metni dahi okuyamayan, hareketleri, konuşması, tavırları ile bir dolandırıcı profilinden çok uzaktı Mehmet Aydın...
Emniyet’teki ilk sorgusu bu yazı sırasında devam ediyordu... Çiftlikbank adlı hayali şirket üzerinden binlerce insanı dolandıran Tosuncuk, en genç milli dolandırıcımız olarak tarihe kaydını yaptırdı...
Bu ülke Sülün Osmanları, Jet Fadılları gördü... Yeşil sermayeli; bir elinde tespih, koltuğunda seccade ile gurbetçilerin birikimlerini yutanları gördü... Yardım derneği, iyilik meleği gibi görünüp kurban paralarını cebe indirenleri gördü... Ama Tosuncuk gibi “sevimlisini” ve zekâsı ile ilgili şüphe uyandıranı görmedi...
Mali şubede sorgulandı Mehmet Aydın... Uzman hukukçularla konuştum; “Organize suça sokmazlar ise çok kısa süre hapis yatıp çıkacak” dediler...
Uruguay’dan Brezilya’ya petrol kralları gibi yaşayan Mehmet Aydın neden teslim oldu? Yargılama süreci ile ilgili birtakım garantiler aldı mı? Bu soruların yanıtını ararken “Çiftlikbank soruşturmasına” gizlilik kararı getirildi!
Neden?
Mehmet Aydın insanları dolandırırken engel olamadınız ama soruşturması ile ilgili üzerine perde örtüyorsunuz... Dolandırılan vatandaşlar başta olmak üzere halkın haber alma özgürlüğüne engel oluyorsunuz...
Tosuncuk’un teslim olmasında etkili olan irade dosyaya da gizlilik kararı getirmiş gibi görünüyor...
Yani, Tosuncuk belli ki sonu özgürlükle bitecek bir dolandırıcılık hikâyesinin kahramanı olacak...
Hakkında yazılan haberleri ve köşe yazılarını saymış...
313...
Doğrudan kendisi ile ilgili olanları ayırmış;
254...
Kaç gündür yazıldığını hesaplamış;
52...
Peki, 52 gündür Cumhuriyet’te yer alan 313 haber ve köşe yazısı ile ilgili kamuoyuna tatmin edici tek bir açıklama yapmış mı?
Hayır...
*
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun avukatları gazetemize 1 milyon TL’lik manevi tazminat davası açarken neyi düşünüyorlardı acaba?
Bunca haber ve yorumu gazeteciler ve yazarlar durduk yere, uydurarak mı kaleme aldılar?
Bu haber ve yorumlarda ne anlatılıyordu? Sayın Bakan kendisini hiç tanımayan gazetecilerin neden hedefi olsun? Neden itibarı ile oynansın?
Hakkında en çok yazılan Bakan Soylu, çünkü suç örgütü lideri Sedat Peker haftalardır onun odağında yer aldığı iddiaları ve ilişkiler zincirini açıklıyor...
*
Biz bu iddiaları duyduğumuz “ham” hali ile yazmadık... Doğruluğunu araştırmaya çalıştık.
Gazetecilik gereği sorular sorduk...
Demokrasinin ve hukuk devleti olmanın gereğidir şeffaflık, açıklık... Sayın Soylu bu iddialara, haber ve yorumlara düzenli toplantılarla yanıt verebilir, kamuoyunda oluşan şüpheleri giderebilirdi...
Örneğin; ilk günlerde bir haber kanalında gazetecilerin karşısına çıkması ve bu programın maç yayını gibi izlenmesi Soylu’nun başarısıydı... AKP tarihinde ilk kez “karşı mahalleden” gazetecilere soru sorma hakkı tanınmıştı... Ancak o programda da Soylu soruların önemli bölümünden kaçtı...
İddialar devam etti... Ve şimdi 52 gün sonra Soylu, Cumhuriyet gazetesine 1 milyon TL’lik tazminat davası açtı...
Böylece Cumhuriyet, Peker’in iddiaları ile ilgili yaptığı habercilik nedeniyle ikinci kez dava konusu oldu!
Susurluk’tan derin iddialar karşısında savcılar suspus... Ama gazetecilere ve özgür basına karşı hukuk sistemi çalışıyor!
Siyasi tarihin bize öğrettiği bir gerçek var... Ne zaman ki iktidarlar, iktidar sahipleri haklarında çıkan iddiaları yanıtlamak yerine devlet gücünü, ele geçirdikleri yargı sopasını özgürlüğe karşı kullanır, o zaman siyasi ömürlerinde güneş batıyor demektir...
Nâzım Hikmet’ten;
Akrep gibisin kardeşim,
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi
Serçe gibisin kardeşim
Serçenin telaşı içindesin...
Midye gibisin kardeşim
Midye gibi kapalı, rahat...
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun kardeşim... bir değil beş değil...
Büyük şair, bugünlerde itibar suikastçılığına soyunanları ne güzel anlatmış dizelerinde...