2024 All Rights Reserved.
Başlıktaki sorunun yanıtı, Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan alçak linç girişimi ile yakından ilgili... Daha doğrusu bu saldırıya yönelik tutumla!
Belki dikkatinizden kaçmıştır; Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın son derece sağduyulu bir açıklama ile saldırıyı ilk dakikalarda kınamıştı;
"Sn. Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırıyı kınıyor, geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Şiddet demokratik bir hak arama ve tepki verme yöntemi olamaz. Kimsenin hukuk dışına çıkmasına müsaade edilmeyecektir. Gerekli hukuki süreç başlatılmıştır"
Ancak ne olduysa, hem İçişleri Bakanı Soylu hem de MHP Lideri Bahçeli yangına benzin döker gibi açıklamalarla Kalın'ı gölgede bıraktı.
Bahçeli "O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kılıçdaroğlu?" diyecek kadar dehşete düşüren cümleler kurabildi.
AKP sözcüsünün de açıklamaları Bahçeli'nin sert çıkışlarının gölgesinde kaldı.
Erdoğan'ın "Kızgın demiri soğutma" sözü havada kaldı.
Bahçeli'nin "Cumhur Ortaklığı" devam etsin, "AKP, MHP'nin yörüngesinden çıkmasın" diye bilerek gerginliği tırmandırdığı Ankara kulislerinin tartışma konusu.
***
Erdoğan açısından bakarsak Türkiye'nin önünde büyük meseleler var.
AKP'nin dümeninde geçen 17 yılın sonunda Türkiye karaya oturdu...
Üretimsizlik ülkemizi çölleştirdi. Patates soğana muhtaç olduk.
Ekonomide, dünya para baronlarına tefeci faizi ödeyerek dönebiliyoruz. Alın terimizle oluşan vergilerimizi dünyanın en yüksek faiz oranları ile dışarıya aktarıyoruz. Canımız yanıyor.
Döviz üretemiyoruz. Turizm gelirleri yeterli değil. Kaliteli turistin gelmek isteyeceği ülke liginden geriye düştük.
Mutfaklar ateş pahası. Yüzde 40'ları bulan enflasyon, çökmüş orta direği yoksullaştırdı. Yoksullar ise en temel gıda ürünlerine muhtaç, aç ve bağımlı hale getirildi.
Türkiye hızla hukuktan uzaklaştı. Basın özgürlüğü Afrika'daki kabile devletleri seviyesine geriledi.
Çocuk istismarlarının önü alınamıyor. Çözmek için sorumlu komisyon üyesinin skandal açıklamaları istismar konusunda da çözümsüzlüğün süreceğinin işareti.
Sınırlarımız yol geçen hanı. Göç nedeni ile oluşacak büyük sosyal problemlerin ucu göründü.
İki büyük güç; Rusya ve ABD arasında, daha geniş çerçevede; Avrasya ve Atlantik çekişmesinde başarısız dış politika Türkiye'yi yalnızlaştırdı.
Toplumda ekonomik sıkıntı kaynaklı huzursuzluk, mutsuzluk ve şiddet eğilimi derinleşiyor.
Türkiye gülmeyi unuttu...
Hukuk ve adalet düzeni ortadan kalktığı için kederde ve sevinçte ortaklık duygusu da çöktü! Ayrışma ve nefret dili hiç olmadığı kadar insanları esir almış görünüyor...
Ucube başkanlık sistemi tutmadı; sorunları çözmek bir yana ağırlaştırdı.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan büyük meseleleri çözmek zorunda; ancak altından kalkamıyor. Çünkü hâlâ sorunlara neden olan "tek adamlık" anlayışının çözüm olacağına inanıyor.
Türkiye İttifakı için açıklanan 8 maddenin en sonunda, süslü cümlelerin ardına saklanan mesajı hepimiz gördük; anlamı; "herkes Erdoğan'a biat edecek..."
Oysa sorunların nedeni tam da bu... Hukuk ve demokrasiyi ortadan kaldırırsanız ekonominin ve toplumsal barışın altından halıyı çekersiniz.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na alçak saldırıyı yapan adamı anında serbest bırakıp üzerine kahramanlaştırırsanız, Türkiye İttifakı'nı kimseye anlatamazsınız.
Kılıçdaroğlu'na atılan yumruğu, linç girişimini kendinize yapılmış gibi cezalandırmazsanız kimse sizinle ortaklaşamaz.
***
Dikkat ettiniz mi; Erdoğan Türkiye'nin tartıştığı olaylarda bir söylediği sözün tam tersini ertesi gün söyleyebiliyor. Bu durum "aslında tam olarak ne düşünüyor" sorusunu akıllarda bırakıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu bir röportajında "Erdoğan olaylardan çok hızlı ve çabuk etkileniyor" demişti. Erdoğan'ın farklı tavır ve tutumları ittifak meselesine de ihtiyatla yaklaşılmasına neden oluyor.
Benim duyduğum Türkiye İttifakı ancak Anayasada belli maddelerin değiştirilmesi ile mümkün olabilir. Bu da Erdoğan'ın yetkilerinin kısıtlanması, Türkiye'de hukuk ve demokrasinin yeniden işlerlik kazanması anlamına geliyor.