2024 All Rights Reserved.

Üçüncü yol: Kemalist ekonomi modeli, kalkınmayı planlamak...

Cephelerde verilen savaşı cehaletle ve yoksullukla savaş takip edecekti...

Her yönü ile ortaçağ karanlığında hapsolmuş, uygar dünya ile arasında ışık yılı fark olan yıkılmış bir imparatorluktan; yeniden vatan yaratmanın olağanüstü, görülmemiş, örneği olmayan mücadelesiydi...

Ulusal Kurtuluş Savaşı, henüz namluların ateşi soğumadan ekonomik savaşla devam ediyordu...

Savaşın büyük ustası, kalkınmanın da eşsiz mimarı olacaktı...

***

Konya’dan biraz büyük toprağa sahip Hollanda’nın dünyayı tarımsal üretim ve gıda ihracatı ile nasıl doyurduğunu gıpta ile anlatıyoruz. Peki, bu küçücük ülkenin tarımsal kalkınma planını Atatürk’ten kopyaladığını biliyor muyuz?

Cumhuriyetin ilk yıllarında bütçe gelirinin yüzde 20’sini oluşturan aşar vergisini kaldırarak, yani ülke bütçesinin büyük bir gelir kaleminden vazgeçerek köylüyü özgürleştiren Atatürk, bu devriminin meyvesini kısa sürede görecektir. Öyle ki, tarımsal üretimde köylü gerçekten milletin efendisi konumuna geçecek ve Türkiye ilk büyük sanayi tesislerinin bedelini para yerine, tarımdan elde ettiği ürünlerle ödeyecektir!

Tarımla bilimi buluşturan, tarımla yüksekeğitimi bir araya getiren, Ar-Ge oluşturan, devlet olarak her türlü altyapıyı sağlayıp üretimi köylülere bırakan, üreticinin önündeki tüm engelleri kaldırıp teşvik eden Atatürk’ün sadece tarım politikası bile dünyaya ilham vermiş, örnek olmuştur.

*

Emperyalizme karşı kazanılmış tek savaşın lideri Mustafa Kemal Atatürk, kanla elde ettiği bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla tamamlamak için büyük çaba göstermiş ve sonunda yine kendi özgün ekonomi modeli ile dünya iktisat tarihine geçmiştir.

*

Genç Türkiye Cumhuriyeti, devleti halkın ihtiyaçları noktasında ekonominin içinde tutuyor ama aynı zamanda özel teşebbüsü geliştirmek için altyapı hazırlıyordu. Devlet öncülüğünde planlı sanayileşmeyi, planlı kalkınmayı ilk uygulayan liderdi Mustafa Kemal Atatürk...

*

Atatürk’ün ekonomik mucizesini anlamak için onun dönemindeki ortalama yüzde 16’lık büyüme rakamlarına bakmak yeterlidir. Bu büyüme, içerde sıfıra yakın bir sermaye birikimine rağmen ve hiç dış borç alınmadığı halde başarılmıştır. Yani yoksul Anadolu, kendi kaynakları ile mucize şekilde bu büyüme ve kalkınma hızına ulaşmıştır.

1929 yılında patlayan ekonomik kriz, “Büyük Buhran” adı ile dünyanın tüm ülkelerini kasıp kavurmaktadır... O yıl Türkiye bütçesi, fazla vermiştir! Gelirimiz 224 milyon TL iken, giderimiz 213 milyon TL’de kalmıştır. Yani dünyanın felakete sürüklendiği yıl Türkiye bütçesi 11 milyon TL fazla vermiştir. Bir başka anlatım ile henüz 6 yaşındaki Cumhuriyet, başka ülkelere rahatlıkla 11 milyon TL borç verecek duruma gelmiştir!

1930 yılında da bütçe fazlası 7 milyondur. Atatürk dönemi denk bütçe hedefi, bütçe fazlası vererek taçlandırılmıştır... Bu büyük ekonomik başarının o dönemin şartlarında dünyada bir örneği daha yoktur!

*

Çok yakında Prof. Dr. Duran Bülbül’ün Kemalist Ekonomi Politikası adlı kitabı Cumhuriyet Kitap’tan çıkacak. 

Kitabı önceden okuyup bu değerli eserin önsözünü kaleme aldım. 

Ve o kitabın sayfaları arasında dolaşırken, Cumhuriyetin bütün birikimlerini satan, üzerine son Osmanlı padişahları gibi uluslararası para baronlarının eline düşen, halk yoksulluk içinde yaşarken Lale Devri keyfini süren iktidar siluetlerini düşündüm. 

Kötü yönetimlerinin faturasını TELE 1, Halk TV, Cumhuriyet gazetesi gibi özgür basın kuruluşlarına çıkarma gafletine düşen iktidar...

Milli Kurtuluş Savaşı’nı ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni adım adım planlayan bir kurucu Önder’den, iktidarı ve muhalefeti ile burnunun ucunu göremeyen çapsızlar sürecine...

Atatürk gibi düşünmeyi bilenler için AKP’nin iktidarına son vermek, Türkiye’yi hak ettiği zengin uluslar ligine taşımak hiç de zor değil... Yeter ki siyasette önleri kesilmesin.