2024 All Rights Reserved.

Vera’nın babası neden evde değil?

Gezi davası mahkûmları!...

Altıncı aya girdiler mahpushanede...

Suçlu olmadıkları halde tutuklandıklarını, en az onlar kadar onlara bu cezaları verenler de biliyor!

***

AKP dönemi Türkiyesi’nde, haksızlığa uğrayan, zindanlarda yılları çalınan, yaşadığı hukuksuzluk nedeniyle kanser olan, hasta olan, hayatını kaybedenlerin hikâyeleri toplum belleğinde çok derin ve unutulmaz yaralar açtı...

Darbe dönemlerinde işkenceler dahil, adaletsizlikleri aratmayacak acılar, ayrılıklar, trajediler yaşanıyor… 

Türkiye’nin 20 yılını karartan ağır toplumsal travmanın adıdır AKP...

***

Gezi davasından tutuklu şehir plancısı Tayfun Kahraman soruyor;

“Canım kızım Vera’ya babasının neden eve gelmediğini anlatabilir misiniz, ‘Baba işin ne zaman bitecek’ sorusuna gözlerinin içine bakarak bir cevap verebilir misiniz”, “ ‘Anne; babam beni öpsün, koklasın, bana sarılsın’ dediğinde boğazı düğümlenen Meriç’e bir tavsiyeniz var mı?”, “Hem eşim hem meslektaşım Meriç’in, ben tutukluyken planlamadan, kent hakkından, adaletin üstünlüğünden bahsetmesinin sebebi Gezi’yi savunmaktan başka ne olabilir?”, “69 yaşındaki annemin, 72 yaşındaki babamın yüzüne bakmaya, adaletten bahsetmeye cesaretiniz var mı?” 

“Hukuk katledilerek yargılandık, haksız yere tutuklandık, bizden önceki pek çokları gibi, değil mi” diye soruyor Mine Özerden. 

“Nasılsınız? Nasıl geçiniyorsunuz? Bunca pisliğin arasında ruh ve beden sağlığınızı nasıl koruyorsunuz” diyor Mücella Yapıcı ve ekliyor, “Bugün ülkeye hâkim kılınan hukuk sistemi ile yargılanmayı ister miydiniz?”

***

Gezi davasında, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman hakkında 18 yıl hapis cezası verilmişti. Tutuklu altı isim, kararın 100. gününde sordukları sorular ile yaşadıkları haksızlığı dile getirmişlerdi. 

Hakan Altınay soruyor;

- Siz hiç sevdiklerinizden zorla, haksızca 100 gün ayrı tutuldunuz mu? 

- Siz hiç iki yaşındaki evladınız ya da 78 yaşındaki annenizin size ihtiyacı olacak ve siz onların yanında olamayacaksınız paniğini günler boyu yaşadınız mı?

***

Çiğdem Mater, tutuklu günlerimizin hesabını kim verecek diyor;

- Biz bu davaları kazanınca ne olacak, bu günlerin hesabını kim verecek?

- Bizi kaçma şüphesiyle tutuklayan mahkeme heyeti aynaya nasıl bakıyor?’

***

Ve avukat Can Atalay

- Ana baba evinde ne zaman deliksiz bir uyku çekebileceğim? 

- Burasının “bir gün dahi fazla” olduğunu akılda tutarak 100 gün ne kadar sürer?

***

Bugün 180 günü aştı tutuklu halleri... Öte yanda 28 Şubat davasından tutuklu generaller adeta diri diri mezara gömüldüler...

Memleketin yedi yılını altüst eden Kumpas davalarından “bizi kandırdılar” diye sıyrılmaya çalışan iktidar, Gezi ve 28 Şubat davalarında yaratılan mağduriyeti, vicdansızlığı kimlerin üzerine yıkacak?

Adalet bir gün mutlaka... ve herkes için...

***

SANSÜR İKTİDARININ KARANLIĞI...

İdare mahkemesi durdurmaz ise 31 Ekim’de TELE1 ekranları üç gün kararacak...

Türkiye üç gün boyunca TELE1 kanalını açtığında karanlık görecek...

O karanlığa iyi bakın...

Halkın haber alma özgürlüğünün karanlığıdır o...

Demokrasi, hukuk, adalet yoksunluğunun karanlığı...

Çağdaşlığa karşın gericiliğin,

Bilime karşı hurafenin,

Özgürlüğe karşı tutsaklığın,

Dürüstlük karşısında hırsızlığın,

Gençlere karşı “dayıların”

Akıl karşısında cehaletin karanlığı...

İran’da kadınları öldürenlerin karanlığı...

TELE1’i üç gün boyunca bir de böyle izleyin!...

***

TÜRKÇE, ULUSUMUZUN SES BAYRAĞI...

AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın “Fesli Kadir” zihniyetindeki açıklamaları gündem oldu. 

“... maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” dedi Mahir Ünal...

CHP’den İYİ Parti’den ve Atatürkçü düşünceyi benimseyen birçok kesimden bu sözlere tepki geldi. Ancak en ilginci MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelen tepkiydi...

Bahçeli“Cumhuriyet şerefli geçmişimizin bir antitezi değildir. Cumhuriyetin Türk kültürüne, Türk diline, düşünme setlerimize zarar verdiğini iddia edenler talihsiz, tarifsiz ve temelsiz bir yanlışın pençesindedir. Önyargıların hükmüyle, ideolojik katılıklarla Cumhuriyetin anlaşılması ve anlatılması mümkün değildir.

Bugünkü Türkçemizle düşünce oluşturamayacağımızı söylemek gerçekleri çarpıtmaktır, nesnel gelişmelere aykırıdır, dilimizi karalamaktır, nihayetinde özgüven eksikliğidir”

Altına imza atılacak sözler... Ancak Bahçeli’nin hem bu düşünceyi dile getirip hem de bu zihniyeti iktidarda tutma gayreti açık bir çelişkidir. 

Ortalama zekâda herkes biliyor; Mahir Ünal’ın sözleri siyasal İslamcı azınlık iktidarının aynasıdır. 

Türkiye’yi kendilerini Türk olarak görmeyen, Türk diline, Türk ulusuna yabancı, gerici kadrolar yönetiyor. 

Her defasında “biz” diye ayırdıkları kitlenin Türk ulusu ile bağı olmadığı görülüyor. 

Peki Devlet Bahçeli neden bu iktidarı destekliyor?