2024 All Rights Reserved.
Man Adası belgeleri ile ilgili AKP ve yandaş medyası "yalan", "sahte" savunmasını yapadursun, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu dün kaldığı yerden devam etti;
"Daha belgeyi görmeden sahte ilan ettiler... Belgeler madem sahte, gel Meclis'te komisyon kuralım dedik, reddettin. 'Ticari işler' diyorsun. 15 milyon dolarlık ticarete konu olan hangi şirket? Ortakları kim? Ticaretin kaynağı ne?"
Çok soru var... En basiti; belgelere sahte diyenler, çoğunluk AKP'de olduğu halde neden Meclis'te araştırma komisyonu kurulmasına engel oldular?
Bunun bir izahı var mı?
Maalesef siyaset, çoğu zaman, doğrular-gerçekler üzerinden değil, algılar üzerinden yapılıyor!
***
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a yine "gözlerinden öperek" eniştesi Ziya İlgen'in Man Adası'nda bir şirket kurup kurmadığını sordu.
Belli ki elinde Ziya İlgen'in vergi cenneti, daha doğrusu "vergi kaçıranların cenneti" olan adalarda bir şirketi var. Bu şirketler neden kurulmuş, hangi ticari faaliyetler yürütülüyor, "siyasete Harun gibi gelenlerin Karun gibi zenginleşmesinin" izahı nedir?.. Ahlaklı ve vicdanlı insanların sorgulaması gereken sorular.
Kılıçdaroğlu konuşmasında tam da vicdan ve ahlak üzerinden AKP seçmenine seslendi. Sıklıkla; "sevgili AKP seçmeni lütfen düşün ve sorgula" dedi...
Siyasetin ahlak, adalet, hukuk ile yapılması gerektiğinden söz etti.
***
"Dış güçler Türkiye'ye kumpas kuruyor, millî dava, AKP'ye darbe girişimi, kahrolsun ABD" gibi, doğrularla yalanların harmanlandığı sloganlar üzerinden toplum paralize ediliyor.
Herkesin bir tarafa çektiği bu kaotik tartışmalarla; devasa sorular ve olguların üzerine perde indiriliyor.
Man Adası belgelerinde olduğu gibi, Zarrab Davası da yine sloganlar üzerinden tartışılıyor. "ABD açısından Zarrab nasıl kullanılacak?", daha önce yazdığım için konunun o tarafına girmeyeceğim...
Bizim açımızdan meselenin özü şu;
* Zarrab'ı düne kadar millî kahraman ilan edenler, bugün casus olmakla suçluyor.
* Peki neden casus? Çünkü devletin gizli bilgi ve belgelerini ABD mahkemesinde ötüyor...
* İyi de, o gizli bilgi ve belgeleri nasıl elde etmiş?
* Devletin bakan ve bürokratlarını satın alarak!
Besleme medya ne kadar uğraşırsa uğraşsın, milyonlarca dolarlık rüşvetlerin havada uçtuğu, ayakkabı kutularından dolarların taştığı Zarrab rezaletini, millî dava örtüsü ile örtemeyecek.
Arkasına devlet başkanı gibi şanlı Türk Bayrağı'nı fon yapıp kahramanlaştırdığınız Zarrab'a bugün hain diyorsunuz... Bizler ise ilk günden beri, hırsız, şarlatan, kaçakçı diyorduk...
***
Kemal Kılıçdaroğlu "vatana ihanet" tartışmasına dün yeni bir perspektif kazandırdı. Reza Zarrab ile dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler arasında yapılan ünlü telefon görüşmesinin kaydını okudu!
Zarrab telefonda İçişleri Bakanı Güler'e "Beni emniyet takip ediyor" anlamında serzenişte bunuluyor. Bakan Güler ise; "Abicim, hiç sen o konuda rahat ol, sen rahat ol... Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne yatarım ben ya... Senin İçişleri Bakanlığı'nda, MİT'te, Maliye'de bir şeyin yok..."
Kılıçdaroğlu, "vatana ihanet edenler bu kayıtta görüldüğü gibi Zarrab'ın önüne yatanlar, ondan rüşvet alanlar ve bu rüşvetler karşılığında devletin gizli bilgi ve belgelerini Zarrab'a verenlerdir" diyor.
Evet, Zarrab casus ise, ona bilgi ve belge satanlar Zarrab'dan daha ileri derecede casus olmalı... Zarrab'ınki ihanet ise, devletin gizli bilgi ve belgelerini Zarrab'a para karşılığı satanlar da ihanet içinde...
Benzer bir ihaneti Türkiye, FETÖ terör örgütünün "dokunulmaz" olduğu günlerde "Kozmik Oda" operasyonu ile yaşamıştı. Suikast yalanı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en hayati bilgileri Fethullahçı çetenin eline geçmişti. Suikast palavrasının öznesi ise, AKP kurucularından Bülent Arınç'tı...
Daha önce de yazdım; Türkiye, Zarrab tartışmasını bitirmek için davayı Türk Adaleti'nde yeniden açmalıdır. Kılıçdaroğlu da dün Başbakan Binali Yıldırım'a bu çağrıda bulundu. "Bu pisliği Meclis'e getirelim ve orada çözelim" dedi.
***
Dün, Büyük Önder Atatürk'ün Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını kazandırdığı günün 83. yıl dönümüydü.
Kılıçdaroğlu da kalabalık bir kadın grubuna yaptığı konuşmasında
"Bu milletin vicdanını yeniden ayağa kaldıracağım" dedi...
Hem milletimizin, hem insanlığın vicdanıdır kadınlar...
Dünyanın Batılı bir çok devletinden çok daha önce kadınlara özgürlük veren Atatürk'e vefa; onun izinden yürümeyi gerektirir.
Kadınlar gereğini yapacaktır, onun izinden yürümek; yılmamak, usanmamak, herkesin dilinin tutulduğu, korktuğu, sindiği düzende gerçeği haykırabilmektir!
Türkiye'yi kadınların vicdanı kurtaracaktır...