2024 All Rights Reserved.
Önce büyük resme bakalım;
Türkiye görünmez bir holdingin kuşatması altında.
Rantın olduğu her alanda iktidara yakın şirketler ön planda...
Özelleştirmelerden, belediye ihalelerine, enerjiden, köprü, otoyol, altyapı projelerine kadar paranın, ihalenin olduğu hemen her iş AKP'li siyasetçilerden geçiyor.
Sadece son 13 yılda kamu kaynakları; TOKİ, özelleştirmeler, imar rantı, TMSF üzerinden AKP'ye yakın iş adamlarına aktarıldı... Milyar dolarlık zenginlikler yaratıldı. Kamudan yandaş özel sektöre servet ve mülkiyet transferi yapıldı!
AKP, siyasetinin ekonomik temelini bu sisteme dayandırıyor. Muhalefet partilerinin karşısında yalnızca bir siyasi parti yok, yeni zenginleri ile milyarlarca dolara hükmeden, bu paralarla yandaş radyo, televizyon, gazete, internet siteleri kurduran, kamu kaynakları ile bu medya kuruluşlarını destekleyen, ihaleler yolu ile medya patronlarına "yaptıkları hizmetin karşılığını veren" devasa bir ekonomik çarktan söz ediyorum. Bir holding yapılanmasından.
Siyaset yeni zenginler yaratıyor, el verdiği iş adamları da bağışlar, reklamlar, yardımlar yolu ile siyasete "katkı" sağlıyor.
Elbette yeni değil, on yılların ağır hastalığıdır bu. Ve demokrasimizle de yakından ilgilidir...
Hazine yardımları hariç siyasi partilerin finansmanının neredeyse tamamı "kayıt dışıdır" ve defterin kağıdın olmadığı, kaydın tutulmadığı, rant üreten, şeffaf olmayan koşullarda bu rantı dağıtan sistem, hukukun güçlüden ve paradan yana çalıştığı, eşit koşulların ortadan kaldırıldığı bir düzen, yolsuzluk üretmeye mahkûmdur.
AKP'nin yolsuzluk ekonomisini taçlandıran, adeta kurumsallaştıran düzeni ile siyasi tarihimizde ayrı bir yeri vardır. Yolsuzluklar yoksulluğa neden oluyor, yoksullaşan vatandaş iktidarın gıda ve para yardımına muhtaç hale geliyor. Milyonlarca hane bu zincirin zorunlu bir halkası... Birbirini besleyen çağ dışı bir sarmal!
Türkiye'yi dönüştüren, teslim alan yolsuzluk ekonomisine isyan etmek için "tertemiz" olmak gerekir. Başta siyasi parti liderleri, belediye başkanları ve milletvekillerinin... Ancak siyaset bataklıkta beyaz ayakkabılarla dolaşmaya benziyor. Çamur bir şekilde gelip ayağınıza yapışıyor.
***
Bir örümcek ağı gibi Türkiye'yi saran yolsuzluk haritasında CHP'li Beşiktaş Belediyesi tartışılıyor. Beşiktaş Belediye Başkanı'nın hakkındaki iddialar ile ilgili Kemal Kılıçdaroğlu talimat vermiş, CHP bir komisyon kurarak iddiaları incelemiş ve yönetime sunmuştu. Şimdi tartışma "sunulan dosyanın gereği yapılacak mı?" üzerine... Belli ki iddiaları inceleyen ekip yolsuzluk yapıldığını düşünüyor.
Belediye başkanlığı seçimlerini hatırlıyorum; adaylar belirlenirken öncelikle yolsuzluğa bulaşmayacak, aynı zamanda iş yapacak isimler arandı. Ama evdeki hesap bazı belediyelerde şaştı! Siyasetin iç dinamikleri, parti içi güç dengeleri, liyakat yerine "benim adamım olsun" dayatmaları bu sonucu hazırladı! Kemal Kılıçdaroğlu'nun bembeyaz kıyafetinde yolsuzluk çamuru tutmaz ama izi de kalmamalı! Çünkü siyasi liderler kurdukları ekipten de sorumludur.
Daha önce Ataşehir Belediyesi'ndeki iddialar ile ilgili yargıya gidilmişti. Sonucu bekleyip göreceğiz. Beşiktaş için ise parti yönetiminin disiplin sürecini başlatıp başlatmayacağı tartışılıyor.
***
Siyasi kariyerini temiz siyaset üzerine inşa eden Kemal Kılıçdaroğlu sürecin gereğini yapacaktır. CHP, Kılıçdaroğlu'nun yolsuzluklara karşı net duruşu ve mücadelesi nedeniyle iddialara karşı her zamankinden daha hassas.
Ve yine, Kılıçdaroğlu'nun kamuoyunda kabul gören "yolsuzlukla mücadele misyonu" AKP'nin yıkamayacağı en güçlü algı...
Hiçbir belediye başkanının ilmek ilmek örülmüş "temiz lider" algısını sabote etmeye hakkı yok!
Unutulmasın; memleketin her yerinden yolsuzluk çamuru akıyorken, sorumluları CHP'yi hâlâ 23 yıl önce yaşanan İSKİ skandalı ile vurmaya çalışıyor.
Yavuz hırsız ev sahibini bastırmasın...